Uzman Psikolog Ege Ebrar Önür, TV programları ve sosyal medyadaki şiddet, ayrımcılık ve ahlaki yozlaşmanın toplumu tehdit ettiğini belirterek, yayıncılığa sıkı denetim çağrısında bulundu.
Son yıllarda, televizyon programları ve sosyal medya içerikleri, toplumsal yapıyı büyük bir hızla şekillendiriyor ve kültürel mirasın korunması noktasında ciddi tehditler oluşturuyor. Özellikle diziler ve gündüz kuşağı programları, toplumun etik değerlerini zayıflatıyor ve şiddet, ayrımcılık gibi olguları normalleştiriyor. Uzman Klinik Psikolog Ege Ebrar Önür, televizyonların ve sosyal medyanın bireyler ve toplumlar üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulayarak, “Erotik ve sapkın aktarımlar toplum sağlığını tehdit ediyor,” şeklinde bir açıklama yaptı.
Gündüz kuşağı programları, yıllardır Türkiye televizyonlarının vazgeçilmezlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu programlar, çoğu zaman şiddet içeren, toplumu kutuplaştıran ve devletin kurumlarını itibarsızlaştıran içeriklere sahip. Uzman Klinik Psikolog Ege Ebrar Önür, bu tür yayınların toplumsal yapıyı ciddi şekilde bozduğuna dikkat çekiyor. Önür, bu tür programların halkın psikolojik sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını belirterek, toplumun değerlerini zedeleyerek izleyicileri şiddete ve ayrımcılığa teşvik ettiğini ifade etti.
Televizyonlardaki ve sosyal medyadaki bazı içeriklerin, özellikle pornografik unsurlar içeren olayları normalleştirdiğini söyleyen Ege Ebrar Önür, bu tür içeriklerin toplumsal travmalara yol açabileceğini belirtiyor. Özellikle ensest ilişkileri gibi tüyler ürperten olayların, kurgu olarak dahi olsa topluma sunulmasının, izleyicilerin bilinçaltına yerleşerek toplumsal sorunları daha da derinleştirdiğine dikkat çekti. "Bu programlar, izleyicilerine şiddet, taciz, tecavüz ve ensest gibi sapkın ilişkileri normalleştiriyor," diyen Önür, bu tür içeriklerin, toplumda ciddi travmalara neden olacağını öngörüyor.
Önür, gündüz kuşağı programlarının sıkça "adli vakaları çözüyor" gibi bir imaj yaratarak, toplumda adalet ve emniyet sistemlerine olan güveni sarstığını vurguladı. Çeşitli anketlerde katılımcıların, bu tür programların adaletin yerini alabileceğini düşündüğünü belirten Psikolog, neredeyse yüzde 80’inin, televizyon programlarının yargıya yön verebileceğine inandığını ifade etti. Bu durum, yargı ve emniyet birimlerine duyulan güvenin azaldığını gösteriyor. Programlarda işlenen suç ve olayların, magazinsel bir şekilde sunulması, bu olayların içeriğini boşaltıyor ve toplumu daha da kutuplaştırıyor.
Ege Ebrar Önür, bu tür programların sadece bireysel psikolojik zararlar yaratmakla kalmadığını, aynı zamanda toplumun kültürel mirasını da yok ettiğini vurguluyor. "Etik kurallar hiçe sayılıyor, vahşi ve sapkın olaylar her gün işleniyor. Bu durum, ülkenin gelecekteki nesillerine bırakılacak kültürel mirası tehlikeye atıyor," diyor Önür. Bu tür içeriklerin, toplumda ahlaki ve duygusal bozulmalara neden olduğu kadar, gelecek nesillerin değerlerini de ciddi şekilde etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.
Televizyon dizileri de, gündüz kuşağı programları kadar tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle psikolojik ve etik açıdan sakıncalı içeriklerin, halkın gözleri önüne serildiğini belirten Önür, dizilerdeki mahremiyet ihlalleri ve etik dışı temaların, toplumu sapkın fikirlere ve davranışlara yönlendirdiğini söylüyor. Önür, “Bir psikologun danışanını tüm toplum önünde anlatması, mahremiyeti ihlal etmesi, dizilerde porno seri halini alıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir,” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Ege Ebrar Önür, son olarak, bu tür içeriklerin toplumda daha büyük ve yıkıcı sorunlara yol açmaması için televizyon yayıncılığının ve sosyal medya içeriklerinin sıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiğini belirtiyor. Programlarda şiddetin, ayrımcılığın ve ahlaki değerlerin yozlaştırılmasının önüne geçmek adına, etik kuralların yeniden tanımlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu tür içeriklerin toplum sağlığını tehdit ettiğini vurgulayan Önür, aileler ve eğitimciler için de ciddi bir uyarı mesajı veriyor.