Mersin’in merkez Toroslar ilçesine bağlı Arslanköy Mahallesi, Türkiye’nin çok partili döneme geçiş sürecinde yapılan seçimlerde verdiği mücadeleyle demokrasi tarihinin önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor. Aradan geçen 75 yıla karşın, hala başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlar ve birçok siyasetçi tarafından demokrasi örneği olarak anlatılan 1947 Arslanköy olayları, ilk günkü tazeliğini koruyor.
Türkiye’nin çok partili sisteme geçişinden bir yıl sonra 1947’de yapılan muhtarlık seçimlerinde, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) mevcut muhtar Tahir Şahin’in, Demokrat Partili (DP) aday Harun Yedigöz’ün seçimi kazanmasını kabul etmemesiyle başlayan olaylar; seçimin yenilenmesi için köye gelen askerlere sandıkları vermeyen kadınların, ‘Sandık bizim namusumuzdur’ sözleriyle Türk demokrasi tarihinde demokratikleşmeye geçerken verilen mücadelenin önde gelen örneklerinden birini oluşturuyor.
Tarihte yer alan bilgilere göre, 23 Şubat 1947’de ‘açık oy, kapalı tasnif’ usulüyle yapılan muhtarlık seçimlerinde, oyların tasnifi sırasında DP adayının 566, CHP adayı eski muhtarın 54 oy alması sonucunda, muhtar köyü terk edince o dönemin yasası gereği, oy pusulaları tekrar sandıklara konularak mühürlendi ve öğretmen Mustafa Kubilay’a teslim edildi. İki gün sonra yenilenmek istenen seçimlere başta kadınlar olmak üzere köy halkı karşı çıkarken, askerler ve halk arasında çıkan olaylar sonucunda tutuklanan 47 kişi, Konya’da yargılanmalarının ardından 8 aylık hapis süreci sona ererek beraat etti.
“Halk, ‘sandığı vermeyiz’ deyip, evin etrafını doldurdu”
Mersin’e yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta, bin 453 rakımda Toros Dağlarının eteğindeki Arslanköy’de, 1947 yılındaki olayların son tanıkları, yaşananları İHA muhabirine anlattı.
Olayların yaşandığı tarihte ilkokul 3’üncü sınıf öğrencisi olan 87 yaşındaki Mustafa Yıldırım, anneannesi de 7 ay hapis yatan tanıklardan biri. DP’den Harun Yedigöz ile CHP’den mevcut muhtar Tahir Şahin’in aday olduğu muhtarlık seçimlerinde, seçimi Yedigöz’ün kazandığını anlatan Mustafa Yıldırım, “Ama onlar bunu kabul etmedi. Sayımdan sonra oylar geri sandığın içine doldurdu ve okul müdürüne evine götürüldü. Bu arada mühür eski muhtarda. Eski muhtar hemen Mersin’e gidiyor ve jandarma kumandanı yüzbaşıya durumu anlatıyor. İkinci gün, mazbatayı almak için yola çıkan yeni muhtar ve yanındakiler, yolda yüzbaşı ile karşılaşıyor. Yüzbaşı ‘Nereye gidiyorsunuz’ diye sorunca, bunlar da ‘Seçim oldu, valiye tasdik ettirmeye gidiyoruz’ diyorlar.
Yüzbaşı, kağıdı okumuş, atıvermiş, ‘ezin suyunu için’ demiş. Yüzbaşı sonra köye geliyor ve karakoldaki bir manga askerle sandığı almak ister. Köylüler de kadın-erkek, genç-yaşlı, sandığı vermemek için evin etrafını doldurur. Yüzbaşı, ‘Sandığı alacağım’ deyince, halk da ‘Seçimi yaptık. Biz sandığı vermeyiz’ der. Yüzbaşı da belinden tabancayı çıkarır, ‘Ben bu sandığı alacağım’ diyerek havaya sıkmaya başlar. Jandarmaya da ateş talimatı verir, onlar da havaya sıkar. Fakat o sırada orada toplanan kadınların ellerinde hep değnek varmış, yüzbaşı havaya silahı sıkarken, bir kadın eline değneği vurur, yüzbaşının silahı yere düşer. O sırada yüzbaşıyı döverler” dedi.
Olaylar üzerine köye takviye jandarma gönderildiğini ve kimsenin evinden çıkmaması emri verildiğini aktaran Yıldırım, “Sokaklar askerlerle doldu. Üç gün boyunca burada ifade aldılar. Daha sonra yeniden seçim yaptılar ve üçüncü bir aday daha koydular, Ahmet Doğan. Herkes oyunu attı, sandıktan ne Harun Yedigöz çıkıyor ne Tahir Şahin, hep Ahmet Doğan. Atılan oyların hepsini ona çevirmişler. Yeni gelen yüzbaşı sandıkların başında kimse yaklaşamıyor. Gelen kumandan mührü Ahmet Doğan’a verdi, o da Halk Partisinden” diye konuştu.
“Anneannem de olmak üzere 60-70 kişiyi daha tutukladılar”
Jandarmanın, köydeki bütün Demokrat Partililerin hepsini meydana doldurup ifadelerini aldığını söyleyen Yıldırım, Naime Arıkan adında bir kadının da ifadeler sırasında korkarak öldüğünü anlattı.
Olaylar sonucunda ilk etapta köyün ileri gelenlerinden DP’li 7 kişinin tutuklanarak Mersin’e götürüldüğünü, tutuklananlar arasında sandığı muhafaza eden okul müdürü Mustafa Kubilay’ın da olduğunu söyleyen Yıldırım, “Çok geçmeden benim anneannem Cennet Namlı da olmak üzere 60-70 kişi daha götürdüler. Mersin’den trenle Konya hapishanesine götürdüler hepsini. Konya hapishanesinde yargılanıyorlar. Orada 7 ay yattılar. Yedi aydan sonra orada beraat ettiler ve köye geldiler. Anneannem de 7 ay hapis yattı. İdamla yargılandılar. Ama Türkiye’de ne kadar avukat varsa hepsi Konya hapishanesine gitmiş. Anneannem, ‘7 avukat savundu’ derdi. Bir adamı 7 avukat savunmuş” ifadelerini kullandı.
“Anneannem, ‘Biz seçimi yaptık. Artık o sandık bizim namusumuz’ demiş”
Olaylar sırasında kadınların ön safta yer aldıklarını belirten Yıldırım, “Ben okuldaydım olay çıktığında. Silah seslerini duyduk biz. Ama anneannem olayın içindeydi. Yüzbaşıyı da zaten kadınlar dövdü, erkekler değil. Yüzbaşının elindeki silahı da kadınlar düşürüyor. Kadınlar, sandıkları vermemiş. Hatta anneannem yüzbaşıya yalvarmış, “Yüzbaşım, biz seçimi yaptık. Artık o sandık bizim namusumuz. Biz sandığımızı vermeyiz. Seçimi yaptık, mazbata oldu’ demiş ama yüzbaşı ‘Biz sandığı alacağız’ diye diretmiş” şeklinde konuştu.
“Kadının biri hapiste doğum yaptı. Kızının ismini ‘Hadise’ koydular”
Mustafa Yıldırım’ın eşi 81 yaşındaki Naile Yıldırım da olaylar yaşandığı sırada okulda olduğunu belirterek, “Okulda öğretmenler, ‘Muhtar sandığı vermemiş. Köylü kavga ediyor’ dediler. Ben de hemen, annem de çok demokrat bir kadındı, ‘Annem kavgaya karışır, hapse atılır’ diyerek annemin yanına koştum. Annem, kavganın olduğu yere gideceğini söyleyince, ‘Beni yalnız koyma’ diyerek göndermedim. Burada çok büyük hadise oldu. Buraya bir ordu geldi. Bütün köylü, kimse çıkmasın diye askerlerin etrafını çevirdi. Annemi bıraksaydım, o da Konya Hapishanesine gidecekti. Hatta hapis yatan kadınlardan biri orada doğum yaptı. Kızının ismini ‘Hadise’ koymuşlar. Köylüler, onlar hapisten çıkınca burada bayrak çektiler, eğlence yaptılar” dedi.
“Kadınlar devreye giriyor ve ‘Sandık bizim namusumuz’ diyerek vermiyorlar”
Olaylara tanık olanlardan bir diğer Arslanköylü de 81 yaşındaki Zeynel Abalı. O sırada 6 yaşında olduğunu söyleyen Abalı, mevcut muhtara seçimi kaybetmek zor geldiği için bütün bunların yaşandığını dile getirdi. Seçim sandığının muhtarın evine konulmak istenmesinden patladığını belirten Abalı, kadınların verdiği mücadeleyi şöyle anlattı:
“Olaylarda Cemile Gürbüz, Ayşe Çelik ve Zeynep Türkmen ilk sıradalar. Olaylar daha fazla büyüyecek korkusuyla erkekler geride duruyor, kadınlar öne çıkıyor. Eski muhtarın evine sandık bırakılmaz. Olay oradan çıkıyor zaten. Kadınlar devreye giriyor ve ‘Sandık bizim namusumuz’ diyerek vermiyorlar. Sonra da olaylar büyüyor. Sonra 42 kişi Konya’ya gidiyor, yargılanıyor. Beraat edip geldiler. Hatta orada iki kadın doğum yapıyor ve iki çocuğun ismini de ‘Hadise’ koyuyorlar. Kadınlardan biri daha 3-4 ay önce öldü, 108 yaşındaydı.”