TÜRKİYE, Mersin’de inşası devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) ile nükleer santral yöneten ülkeler arasına girmeye hazırlanıyor.
Uzmanlar 'nükleer kulüpte' söz sahibi ülkeler arasına girebilmek için nükleer alanda deneyim sahibi olmanın şart olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sema Bilge Ocak da, Türkiye’nin bu ilk nükleer güç santralinin istikrarlı bir elektrik enerjisi kaynağı olacağını, ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacağını ifade etti.
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İleri Teknolojiler Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sema Bilge Ocak, Türkiye’nin bu ilk nükleer güç santralinin istikrarlı bir elektrik enerjisi kaynağı olacağını, ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacağını söyledi.
"Akkuyu NGS, Türkiye için bir sembol projedir" diyen Bilge Ocak, şunları söyledi:
“Proje sayesinde nükleer alandaki eğitime olan ilgi arttığı gibi, Türkiye’de yer alan sanayi kuruluşlarının nükleer teknoloji üretmesi konusunda da büyük şanslar doğmaktadır. Akkuyu NGS projesinin gerçekleştirilmesi, ülke için yeni bir sektör olan nükleer sektörün kuruluşunun ve gelişiminin başlangıcı olacaktır. Türkiye, uzun yıllardır gelişim gösteren sektörde birikmiş deneyimi ve teknolojileri alma fırsatına kavuşacaktır. Akkuyu NGS’yi inşa eden Rosatom nükleer inşaat ve işletme alanında eşsiz deneyime sahip olup, en başarılı uygulamaların ve en iyi teknolojilerin kullanılmasını sağlamaktadır. Proje, Türk şirketlerinin inşaat ve montaj işlerine azami ölçüde katılımını öngördüğü için tüm bilgi birikimi, doğrudan Türk uzmanlarına aktarılacak ve bunun sonucunda Türk uzmanlar, santralin hizmet ömrünün tüm aşamalarında santralin işletilmesinde yer alacaktır. Nükleer enerjinin gelişimi, bilimsel araştırmaların, üretim hacimlerinin ve ileri teknoloji ürünlerin ihracatının artmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda Türkiye’de nükleer enerji santrali kurulması, uluslararası ilişkilerde etkin rol oynayan nükleer teknoloji transferinin sağlanmasıyla birlikte, Türkiye’nin dış politikasını etkileyecek ve ulusal gücün artışını sağlayacaktır. Nükleer enerji santrallerinin Türkiye’nin enerji sorununun çözümüne önemli katkılar sağlayacakları ve nükleer teknoloji transferinin ülkede hem nükleer bilim alanında hem de tıp, tarım, metalürji gibi başka pek çok alanda bilimsel bilginin gelişimine katkı sağlayacağı gerekçeleriyle Türkiye ile iş birliği yapmayı kazançlı hale getireceği açıktır."
Prof. Dr. Bilge Ocak, Türkiye’de nükleer alanda verilen eğitimin gelişmesinde Akkuyu NGS projesinin varlığının da etkili olduğunu belirterek, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü çatısı altında disiplinler arası Nükleer Bilimler Ana Bilim Dalının açıldığını ve 2022-2023 güz döneminde ilk öğrencileri ile eğitim öğretime başladıklarını ifade etti. Program ile nükleer bilimler alanında nitelikli ve kalifiye uzmanların yetiştirilmesini sağlamayı amaçladıklarını belirten Prof. Bilge Ocak, "Bu programda öğrencilerimizin nükleer bilimler alanda etkili bir lisans üstü eğitim almasını amaçlıyoruz. Bu kapsamda Gazi Üniversitesi ile İtalyan Ulusal Nükleer Fizik Enstitüsü (INFN) ile ve bu enstitüde bulunan inovatif start-up şirketleriyle iş birliği yapılması planlanıyor. Bu iş birliği protokolünde radyasyon, madde etkileşim simülasyon programı ile radyasyonun madde üzerindeki etkilerinin yer ve uzay uygulamalarının (ışınlama terapisi merkezleri, hızlandırıcılar, nükleer santraller, çok sayıda CPU-GPU’nun olduğu veri-cliud merkezleri vb) yanı sıra inovatif radyasyon dedektörlerinin Ar-Ge çalışmaları da hedeflenmektedir. Nükleer Bilimler Ana Bilim Dalında ‘Nükleer yakıt ve malzemeler-Yeni nesil nükleer reaktörler’, ‘Nükleer yakıt teknolojisi’, ‘Küreselleşme ve nükleer enerjinin geleceği’ gibi derslerin bulunduğu, geniş bir yelpazeye yayılan bir ders programı oluşturuldu. Böylece nitelikli ve kalifiye uzmanların yetişmesi hem sosyal hem de teknolojik kalkınmamıza şekil verecek" dedi.
RUS TEKNOLOJİSİNE OLAN İLGİ ARTTI
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün de Rosatom’un inşa ettiği Akkuyu NGS ile Rus yapımı nükleer teknolojilere olan ilginin arttığına dikkat çekti. Ergün, "Akkuyu NGS projesi başladığından bu yana bizim araştırma alanlarımızda, yüksek lisans doktora tezlerimizde Rus teknolojileri daha çok incelenmeye başlandı. Bunun arkasında Türkiye’ye kurulan bu ilk nükleer santralin çalışma sistemini inceleme, analiz etme ve o teknolojinin özelliklerini derinlemesine öğrenme ihtiyacı yatıyor. Ayrıca bu araştırmalar, gelecekte benzer bir teknolojiyi geliştirmeye katkıda bulunma amacını da taşıyor" diye konuştu. Ergün bu inceleme ve araştırmaların öğrenci ve öğretim üyelerinin Rus teknolojisini öğrenme merakıyla gerçekleştiğinin de altını çizdi.
Akkuyu NGS Projesinin başlamasıyla Millî Eğitim Bakanlığı’nın gerek Türkiye’deki kurumlarda çalışmak üzere yerleştirdiği gerekse nükleer alanda yüksek lisans ve doktora yapmak üzere Rusya’ya gönderdiği öğrencilerin sayısında da büyük bir artış olduğunu vurgulayan Ergün, şunları söyledi:
"Akkuyu NGS Türkiye’nin ilk nükleer santrali olması bakımından önemli oranda bilgi üretimine aracılık ediyor. Rusya’da yürütülen yüksek lisans programına katılan öğrenciler mezun olmalarının ardından yurda dönerek edindikleri bilgileri uygulamaya Türkiye’de uyguluyor. Bu bilgi üretiminin sonuçlarını gelecekte daha net görebileceğiz. Bu öğrencilerin bir kısmı mezun olarak kurumlardaki görevlerine de başladılar. İçlerinde yalnızca nükleer enerji mühendisleri değil elektronik mühendisleri ve makine mühendisleri de bulunuyor. Bu da tabi devlet kuruluşlarındaki istihdamı da artırmış oldu. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Akkuyu NGS projesinin katkısıyla, bu şekilde pek çok uzmanı işe aldı. Türkiye’de bir nükleer santralin inşa ediliyor olmasının etkisiyle oluşan bu istihdam artışı aynı kurumlarda başka disiplinlerden kişilerin istihdamında da rol oynadı. Hukukçular, iktisatçılar ya da uluslararası ilişkiler uzmanları gibi farklı disiplinlerden kişiler de bu şekilde istihdam edilen kişiler arasında yer aldı. Bu açıdan Akkuyu’nun kurumlardaki istihdamı artırdığının altını çizmek gerekiyor."
TÜRKİYE’NİN NÜKLEERE BAKIŞI DEĞİŞİYOR
Uzmanlar, Akkuyu NGS’nin inşasının ilerlemesi ve nükleer enerji eğitiminin yaygınlaşmasıyla Türkiye’nin nükleere bakışının da olumlu yönde değiştiğini belirtiyor.
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İleri Teknolojiler Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sema Bilge Ocak konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Nükleer enerji korkulması değil desteklenmesi gereken bir enerji türü. Türkiye’de nükleer enerji konusunda, çevreye radyasyon sızar, bölgedeki tarımı olumsuz etkiler, deniz yaşamını olumsuz etkiler gibi bazı yanlış düşünceler bulunuyordu. Fakat modern nükleer güç santrallerinin normal işleyiş sırasında dış radyasyon seviyesine bir etkisi bulunmuyor. Santraller, meydana gelebilecek bazı aksilik durumlarında bile radyasyonun büyük koruma kabının içinde kalacağı şekilde tasarlanır ve işletilirler. Nükleer santrallerde normal işletme sırasında dışarı radyasyon sızıntısı söz konusu olmadığından tarım ve hayvancılık faaliyetleri olumsuz etkilenmez. Nükleer santrallerde, üretilecek enerjinin miktarı reaktör kazanının üzerindeki kontrol çubuklarıyla ayarlanır. Santral çalışmaya başladıktan sonra nükleer yakıt çubukları da etrafında bulunan suyu ısıtır. Isınan bu su, pompalar vasıtası ile buhar üretecine getirilir. Buhar üretecinde üretilen buhar türbinlere gönderilir. Türbinde buhar enerjisi mekanik enerjisine dönüşür ve türbine bağlı alternatörlerde elektrik bu mekanik enerjisiyle üretilir. Türbinden çıkan enerjisi azalmış buhar, elektrik üretiminde daha fazla kullanılamadığı için bir soğutma kulesi, nehir suyu veya deniz suyu vasıtasıyla soğutularak tekrar suya dönüştürülüp buhar üretecine geri gönderilir. Nükleer santraller, sıklıkla turist çeken bölgelerin yakınlarına da kurulabilmektedir ancak bu durum, bölgedeki turist akışını ve yaşamı hiçbir şekilde etkilemez. Bu, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinin deneyimiyle kanıtlanmıştır. Akkuyu NGS ile Türkiye’de de benzer bir tecrübe yaşanabilir."