İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklama yaptı.
Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:
Sinan Ateş suikasti
"Ankara bir suikaste sahne oldu. Sinan Ateş'e düzenlenen suikast, emniyet birimlerini ayağa kaldırması gereken bir olaydır. Bu olayın acilen aydınlatılması için ellerinden geleceğini yapacağına inanıyorum.
Ailesinin bir özel talebi oldu. Soru önergesi, araştırma önergesi yapılmamasına dair Ayşe Ateş üzerinden bir talebi oldu. Bütün herkese duyurmakla mükellefim bunu. Allah yeniden hepsine sabır versin.
"Makyajlı enflasyon rakamlarının bile üzerine çıkan zamları sen yaptın Sayın Erdoğan!"
Bu yıl kıymetli bir dönüm noktasındayız. Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. Nasıl 1923'te Atatürk'ümüzün önderliğinde şanlı mücadele ruhumuzla Türkiye'yi muhteşem zirveye çıkardıysak, 2023 yılında da Atatürk'ün çocuklarıyla, aynı inançla, Türkiye'yi bu girdaptan çekip çıkartacağız. Gün gibi ortada duruyor ki o sene bu sene!
Hiçbir öngörüsü gerçek olmayan, sözünün arkasında durmayan Erdoğan, 2023'ün ilk günlerinde alıştığımız yönetim performansına kaldığı yerden devam ediyor. Kendisi yine bir açıklama yaptı. 2023'te herkes hesabını yüzde 20'ler seviyesindeki bir enflasyona göre yapsın. 2023'ün daha ilk sabahında bizi selamlayan zamları kim yaptı! Devletin tüm kalemlerinde en az yüzde 120'ler seviyesindeki zamları kim yaptı! Makyajlı enflasyon rakamlarının bile üzerine çıkan zamları sen yaptın Sayın Erdoğan!
Madem söz verdin, o zaman hodri meydan. Hesabı tutmayan sensin, millete verdiği sözden dönen de sensin. Bir de çıkmışsın utanmadan 'bizim sırtımızda küfe var' diyorsun. Hadi oradan be, hadi oradan! Sizin sırtınızda bir küfe var ama orada 85 milyon vatandaşımız yok, 5 müteahhitiniz, yandaşlarınız var!
Sayın Erdoğan'ın sırtındaki israf ve yolsuzluk küfesinin ceremesini biz çekiyoruz. Onlar saray sefası sürerken bizler asgari ücretle geçinmeye çalışıyoruz. Yeni asgari ücret aylık net 8 bin 500 lira olarak açıklandı. İşverene maliyeti 11 bin 750 lira oldu. Türk İş'in açıkladığı açlık sınırı 8 bin 137 liraydı. Asgari ücretin bu yüzden 9 bin 600 lira olmasını, vatandaşların hiç değilse birkaç ay nefes almasını önermiştik. Kendi hortlattıkları enflasyon yüzünden asgari ücret artışı eriyip gitti. Açıklanan asgari ücret, açlık sınırının sadece 370 lira üzerinde. Maalesef enflasyonun yakıcı artışı doğrultusunda önümüzdeki ay muhtemelen açlık sınırının altında kalacak. Türkiye'de çalışanların yüzde 60'ının aldığı ücret açlık sınırının altında olacak. Sayın Erdoğan milletimizi açlığa mahkum edecek!
Bizim teklifimizin bir yanında işverene destek de vardı. Erdoğan bunun 250 lira olacağını söyledi. Bu kabul edilebilir bir rakam değil. Enflasyona endekslersek 400 lira olması gerekir.
"Enflasyon sarmalı sürdükçe gelen ücret artışları refahı artırmaz"
Enflasyon sarmalı sürdükçe, gelen ücret artışları, refahı arttırmaz. Üstelik, hane halkının, özel sektörün ve kamunun, mali dengelerinde de, bozulmaya neden olur. İktidarın izlediği, mevcut yol, çok kısa bir süre içinde, enflasyonu arttırarak, asgari ücret zamlarını eritir.
Eğer ki, milletimize bir faydanız dokunsun istiyorsanız; öncelikle enflasyonu düşürün! Ama şimdiden söyleyeyim: Ne Nebati Bakan’ın, ışıltılı gözleri ve boş sözlerine, Ne de, Sayın Erdoğan'ın tarot fallarına bakarak, enflasyonu düşüremezsiniz.
"Enflasyonu düşürmek için; Bay Kriz ve ucube sisteminden, kurtulmak gerekir!"
Çünkü, enflasyonu düşürmek için, öncelikle; Memleketi, “Recep Tayyip Erdoğan retrosundan”, çıkartmak gerekir. Çünkü, enflasyonu düşürmek için; Liyakatsiz, ciddiyetsiz ve beceriksiz yöneticileri, derhâl kapının önüne koymak gerekir. Çünkü, enflasyonu düşürmek için; Ekonomide güveni, istikrarı ve öngörülebilirliği sağlamak, Akıl ve bilim dışı politikalara, bir an önce, son vermek gerekir. Çünkü, enflasyonu düşürmek için; Kurumları ayağa kaldırmak, kurumsal aklı ve hafızayı devreye sokmak, Merkez Bankası ve TÜİK başta olmak üzere, kurumlara bağımsızlıklarını, yeniden iade etmek gerekir. Çünkü enflasyonu düşürmek için; Serbest piyasa kurallarını, hiçe sayan uygulamalara, derhâl son vermek, para ve maliye politikalarını, uyumlu hâle getirmek gerekir. Ez cümle; Enflasyonu düşürmek için; Bay Kriz ve ucube sisteminden, kurtulmak gerekir!
"Erdoğan da gidişatın farkında"
Aslında Sayın Erdoğan da, gidişatın farkında… Nereden mi biliyorum? Giderayak, “seçimi kaybetsek de, bu işte yokum.” dediği işleri, birer birer yapmaya başladı da, oradan biliyorum. Evet, EYT düzenlemesinden bahsediyorum. Eee demek ki, artık seçimi kaybedeceğini, o da, yavaş yavaş içselleştirmeye başladı…
Ama yanlış anlaşılmasın: Biz bu durumdan, ziyadesiyle memnunuz. Muhalefet korkağı bir iktidarın, her gün, biraz daha sözümüze gelmesini, büyük bir keyifle izliyoruz. Hatta, önümüzdeki seçimlerden sonra, hiç değilse, insan içine çıkabilmeleri için, bundan sonra da, bizi takip etmelerini, kendilerine tavsiye ediyoruz. Hep söylediğim gibi: Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır. Alsınlar kullansınlar. Yeter ki, milletimize faydası olsun.
"Siz, tek adama ve ucube sistemine, diz çöktürdünüz!"
Size EYT müjdesi verenler; hakkınızı teslim etmek için adım atmadılar. Buna mecbur kaldılar! Çünkü siz, onları mecbur bıraktınız! Siz, tek adama ve ucube sistemine, diz çöktürdünüz! İnadını kırdınız! Söylediklerini yedirdiniz!
Sandık korkusu, işte böyledir! Koltuk elden gidiyor kaygısı, işte böyledir! Millet iradesinin yenilmez gücü, işte böyledir! Seçmenin yeniden velinimet olması, işte böyledir!
Ayrıca hakkaniyet gereği; 1999 yılı öncesi sisteme girmiş olan, potansiyel EYT’lilerin de, bu düzenlemenin, kapsamı içine alınmasını sağlayacağız!
Emeklilik zammı tepkisi
Asıl mücadele, buradan sonra başlayacak. Şimdi sizlere sormak istiyorum: “Eğer asgari ücret, adı üstünde asgari ücretse; o zaman, nasıl oluyor da asgari ücretin altında emekli maaşı verilebiliyor?
Emeklilerimizi, daha fazla yokluğa mahkûm etmeyin. Emekli maaşlarını bir an önce, asgari ücret düzeyine çıkarın. Artık bu sesi duyun!
"Erdoğan, yakın çevrende, asgari ücretle geçinen birisi var mı?"
Sayın Erdoğan; milletin kürsüsünden, sana samimiyetle bir şey sormak istiyorum: Yakın çevrende, asgari ücretle geçinen birisi var mı? Ya da yanında, yamacında, yakınında; 3500 lira emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalan, bir Allah’ın kulu var mı? Mesela; en son ne zaman, pazara ya da markete çıktın? En son ne zaman, bir emeklinin sofrasına; kurgusuz, montajsız, dekorsuz oturdun da konuştun? En son ne zaman, bir asgari ücretlinin, halini hatırını sordun? Sayın Erdoğan; sen şimdiye kadar, ne emeklilerimizin sesini, ne de bizim sesimizi duymadın. Daha doğrusu, duymazdan geldin. Son günlerde, ne hikmetse, kulaklarında, bir iyileşme gözlemlesek de; artık çok geç… Çünkü artık sandık, ufukta göründü. Son düzlükte çırpınsan da, artık nafile. Hayırlısıyla çok yakında, seni de emekli ediyoruz inşallah…
"En düşük emekli maaşını bir an önce asgari ücret düzeyine çıkar"
O yüzden sana tavsiyem; En azından, o kaçınılmaz emeklilik günlerinde; emekli vatandaşlarımızın arasında, “giderayak, ben de size bu iyiliği yaptım” diyerek, dolaşmak istiyorsan; en düşük emekli maaşını, bir an önce, asgari ücret düzeyine çıkar. Hadi bakalım Sayın Erdoğan! Bu sesi duy da görelim! Bu sorunu çöz de görelim! Bizden önce yap da görelim! Çünkü artık sen de çok iyi biliyorsun ki; Sen yapmazsan, İYİ Parti iktidarında, biz yapacağız! Emin ol, çok az kaldı!
"Yılı, tarihin en yüksek, 3’üncü enflasyonuyla tamamladılar"
Ekonomimizde yol açtıkları tahribatı, iyice derinleşen bir krize çevirdiler. Biliyorsunuz Bay Kriz, yıllardır; “Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına, girme hedefine, adım adım yaklaşıyoruz.” diyor. Yahu bu adımları kim atıyor, bilen, gören var mı? Bu adım adım yaklaşmayı, hisseden var mı? Bu masala, inanan var mı? 2022 yılına, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olarak girdik. Ama yılı, 21’inci sırada tamamladık. 2022 yılına, “rekabetçi kur” söylemiyle başladılar. İhracatı, uçuracaklarını ilan ettiler. Ama yılı, tarihin en yüksek, dış ticaret açığı ile tamamladılar. 2022 yılına, enflasyonu düşürme sözü ile başladılar. Hatta hatırlıyorsunuzdur, uyuyup uyanacaktık, enflasyon düşecekti… Ama yılı, tarihin en yüksek, 3’üncü enflasyonuyla tamamladılar.
"Hayaller, IMF’ye borç vermekti, gerçekler, Katar’dan para dilenmenin ötesine geçemedi"
Hayaller, IMF’ye borç vermekti, gerçekler, Katar’dan para dilenmenin ötesine geçemedi. Hayaller, Avrupa Birliği’ne girmekti, gerçekler, milyonlarca mültecinin yaşadığı Türkiye oldu. Bu kadar basiretsiz, beceriksiz ve liyakatsiz bir yönetim hayaldi, ama Ak Parti’yle birlikte, maalesef o da, gerçek oldu.
Bu iktidar, ne söylediyse yalan çıktı! Bu iktidar, nereye elini attıysa fos çıktı! Bu iktidar, elinde topladığı tüm yetkilere rağmen, devlet yönetiminde çırak çıktı!
Şimdiye kadar yapabildikleri tek şey, oluşturdukları ekonomik yıkıntının üzerine, branda sermek oldu. İşte bu yüzden de; ülkeyi yönetmek yerine, algıyı yönetmeyi seçtiler. Gerçeklerle yüzleşmek yerine, yalanlarda boğulmayı seçtiler. Demokratikleşmek yerine, otoriterleşmeyi seçtiler.
"'Ekrem' olmanın suç olduğu bir düzen kurdular"
Düşünenin, hain olduğu, konuşanın, çürük olduğu, itiraz edenin, terörist olduğu, hak arayanın, şükürsüz olduğu, “Ekrem” olmanın ise, düpedüz suç olduğu; onlar gibi düşünmeyen herkesin düşman olduğu, ucube bir düzen kurdular.
İşte biz, tam olarak bu yüzden; 2017 yılından beri, Türkiye’yi otoriterleşmeye mahkûm eden bu ucube sisteme; hayır diyoruz. 2017'den beri hayır diyoruz. Maalesef haklı çıktık. Keşke haklı çıkmasaydık. Nelere katlandık 2017'de 'hayır' kampanyasında... Arkadaşlarımız birer birer yaşadılar. Kuvvetin kaynağının milletten alınıp, tek bir kişiye verilmesine; hayır diyoruz. Milletten başka hakem olmasına; hayır diyoruz. Haksızlığa, keyfiliğe ve zulme; hayır diyoruz. Güdümlü demokrasiye; hayır diyoruz. Bu tavrımız; Dün de böyleydi, bugün de böyle, Yarın da böyle olacak!
Eğer ki, ülkemizde; sivil toplumun, sendikaların, derneklerin, meslek örgütlerinin, baroların ve hatta vatandaşların, hakları gasp ediliyorsa; biz, dur diyeceğiz. Eğer ki, siyasette; muhalefet zillet, milletimiz terörist diye damgalanıyorsa; eleştiriler, ihanet olarak yaftalanıyorsa; Ve bu dil üzerinden, bir egemenlik alanı oluşturuluyorsa; biz, dur diyeceğiz! Eğer ki devleti yönetenler; kadınların ölümünü, durduramıyorsa; çocukları, sapkınlardan koruyamıyorsa; ve tüm bunların üzerine; sapıkları memnun etmek için, hukuku ayaklar altına alarak, bir gecede, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyorsa; biz, dur diyeceğiz!
Eğer ki, iktidardakiler; kendilerini, sandıkta, iki kere yenen belediye başkanımızı, sandıkta bir daha yenemeyeceklerini gördükleri için, hukuk oyunlarıyla, kumpaslarla, bertaraf etmeye çalışıyorsa; biz, ona da, dur diyeceğiz. Ve eğer ki, bugün, Türkiye’de, milletimiz; dilediği gibi konuşamıyorsa; dilediği gibi yaşayamıyorsa; dilediği gibi eğlenemiyorsa; hatta, iradesine bile, el uzatılıyorsa; Yani hürriyet, yerini istibdata bırakıyorsa; Biz, her zaman dimdik duracak; 'kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet' diyeceğiz.