Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlanması gerekiyor ve en büyük görev ise eşler ile aileye düşüyor. Memorial Sağlık Grubu Medstar Topçular Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Müjde Şekeroğu, gebelikte anne adaylarının yaşadığı stresin bebeğe etkileri hakkında bilgi verdi.
Stres anne karnındaki bebeği direkt etkiliyor
Gebelikte yaşanan stresin kaynakları farklıdır. Deprem, sel, fırtına gibi doğal felaketler ya da savaş, terörizm gibi önlenmesi pek mümkün olamayan sebeplerden olabileceği gibi; aile içi şiddet, evde veya işyerindeki olumsuz insan ilişkilerinden de kaynaklanabilir. Sebebi ne olursa olsun, stres vücut dengesi için bir tehdittir ve beden orijinal koşula geri dönmek için çeşitli yapısal, işlevsel ve davranışsal cevaplar oluşturur. Bu da gelişmekte olan bebeğin zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Beyin gelişimini olumsuz etkilemenin yanı sıra; erken doğum, bebeğin büyüme hızında yavaşlama, düşük doğum ağrılığı ve bebeğin baş çevresinde geri kalma gibi durumlar oluşturabilir.
Stres anne ve bebeği 2 şekilde etkiliyor
Anne karnında strese maruz kalan bebekler üzerinde yapılan çalışmalar, ilerleyen dönemlerde duygusal problemlerin ve davranış bozukluklarının görülme sıklığının yüksek olduğunu göstermektedir. Prenatal dönemde yaşanan stres anne ve bebek sağlığını iki farklı yönden etkiler. Birincisi stres hormonları salgısının artması ile vücut doğrudan etkilenir. İkincisi ise stres belirtileri yaşayan annede madde kullanımı, gebelik kontrollerine gitmeme gibi bilinçsiz davranışlar ile anne ve bebek sağlığı dolaylı olarak etkilenmektedir.
Anne karnındaki bebeğin yaşadığı stres ilerleyen dönemlerde şu tablolara yol açabilir:
Entelektüel aktivite ve problem çözme yeteneğinde azalma
Geciken dil edinimi
Düşük IQ skorları
Anksiyete bozukluğu
Hiperaktivite
Depresyon
Otizm
Şizofreniye yatkınlık
Stresin gebeliğin 12-22.haftaları arasında yaşanması durumunda etkilenme daha fazla olabilir. Annede artan stres hormonları plasentadan geçen kan akımını azaltarak oksijende azalmaya neden olabilir. Normal koşullarda plasenta annedeki stres hormonunun bebeğe geçişini azaltır fakat uzun süreli devam eden stres durumunda plasentada stres hormonunu etkisiz hale getiren enzim azaldığından bebeğe geçen hormon miktarı artar. Artan stres hormonu bebeğin beyninde yapısal değişiklikler yapar ve bireylerin ileri evrelerdeki stres yanıtında artışa neden olarak psikopatolojik bozukluklara yatkınlığını artırır.
Prenatal stres yaşamın ilerleyen dönemlerinde kronik hastalıklara yatkınlığı artırmaktadır. Epigenetik mekanizmalar yani çevresel koşulların hangi genlerin aktif olacağını belirlemesi kişinin dış görünüşünü ve sağlığını etkilemesine neden olur. Anne karnında yüksek miktarda kortizole (stres hormonu) maruz kalan bebekte sağlıksız gen aktivasyonları olabilir. Mesela kıtlık döneminde gebelik geçirmiş bir annenin bebeğinde obezite görülme ihtimali çok yüksektir. Çünkü genleri dış ortamda kıtlık varmış gibi çalışır ve yağ depolamaya eğilimli olur. Yüksek miktarda stres hormonu sağlıklı bağırsak florasını da bozarak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Son zamanlarda, kordon kanındaki lökositlerdeki telomer uzunluğundaki bir değişikliğin, gebeliğe özgü stres ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışmalar ile prenatal strese maruz kalmanın daha kısa telomer uzunluğuyla ilişkili olduğunu tespit edilmiştir. Telomer kısalmasının insan hücresinin ömür uzunluğunun kısalmasında evrensel bir rol oynadığı ve bu durumun da yaşlanma üzerindeki rolleri yapılan çalışmalarla doğrulanmıştır. Yani; anne karnında yaşanan stres vücudu yetişkin dönemindeki strese daha dayanıksız hale getirmektedir.
Özellikle aile içi şiddet ve iletişimsizliğin neden olduğu strese maruz kalan anne adayının bebeği ileride zor bir kişilik yapısına sahip olma ihtimali yüksek olduğundan, ailesi ve toplum açısından stres nedeni olabilecektir.
Gebelik süreci ve doğum şekli, çocukluk ve ergenlik dönemini, yetişkinlikteki davranış ve duygusal süreçleri, kişilik yapısını, hayatla ve olaylarla baş etme şeklini, tüm ilişkilerimizi yani kısacası tüm insanlık tarihini etkiler. Bu nedenle gebelik döneminde annelere mümkün olduğunca huzurlu ve stresten uzak bir ortam sağlamak birey ve toplum sağlığı açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.