’PARLAMENTER SİSTEM MASALIYLA AVUNUYORLAR’
Bahçeli, Millet İttifakının 6+1 formatında üçüncü kez toplandığını anımsatarak şöyle konuştu:
”6+1 formatında üçüncü kez toplanan partilerin hayatın ve siyasetin olağan akışıyla, Türkiye’nin yüksek mücadele anlayışıyla bağdaşan veya çakışan bir yanı var mıdır? Zillet ittifakı Türk milletinin ekmeğini yese de gavurun kılıcını sallamaktan rahatsızlık duymuyor. Bu ittifak ortakları sadece Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem masalıyla avunuyorlar. Birbirlerine kazık atıyorlar, tuzak kuruyorlar, dedikodu yapıyorlar, sonra dönüp birbirlerinin gönlünü almaya çalışıyorlar. Her numara zillet ittifakında, ne ararsanız bu ittifakın yamalı bohçasında. Bunların dilinde şehitlerimize rahmet yok, Türkiye’ye övgü yok, teröristlere tepki yok, gelecekle ilgili umut yok, yüzlerinde meymenet yok. Kimin hesabına, kimlerin hizmetine siyaset yaptıklarını da bilmeyen yok. Zillet ittifakını Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dolduruşuna getirip yuvarlak masa bildirilerini hazırlayan dış güçlerdir, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mayası da, mimarı da, mihmandarı da büyük Türk milletidir. Bizim medarıiftiharımız, yegane mensubiyetimiz aziz milletimizdir, zillet ittifakının müşahidi ve membaı yabancı ülkelerin Türkiye’deki sefirleridir. Zillet ittifakı Türkiye’nin tarafında değildir, yol haritaları karışık ve bulanıktır. Nerede duruyorlar, hangi mihrakların esareti altındalar artık bilmeyen kalmamıştır.”
’TÜRKİYE’Yİ KARANLIĞA BOĞAMAYACAKSIN’
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 ay faturayı ödememesi sonucu beklendiği üzere elektriğinin kesildiğine dikkat çekerek, ”Bu çarpık zihniyet karanlıktan ülkemizin aydınlık ortamına gölge düşürmeye çalışmıştır. Elbette olacağı buydu, şahsen uyarmıştım, faturayı ödemezse elektriğinin kesilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Hatta Kılıçdaroğlu’na insani ve vicdani destek olmak adına bütün il teşkilatlarımızın birer kandil göndermesini talimatlandırmıştım. Nasıl olsa Kandil’e yabancılık çekmiyordu, nasıl olsa Kandil’e ümit bağlamıştı. Biz de onun anladığı ve bildiği Kandil’i değil de ışık saçan kandili adrese teslim göndermiştik. Huylu huyundan vazgeçmiyor, karanlık emelleri olanların tercihi yine karanlıktan mesaj vermektir. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı karanlıktır, kumpastır, kumpanyadır. CHP Genel Başkanı, kalkmış içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığı taşlıyor, bir hafta boyunca da karanlıkta oturacağını açıklıyor. ’Önemli olan sesi duyurmaktı, bir hafta sonra faturayı ödeyeceğim’ diyerek, iç huzur ortamını karıştırmak, istismar çarkını döndürmekle uğraşıyor. Bazı siyasi odaklar da faturayı ödemek için kuyruğa giriyor. Kılıçdaroğlu’nun elektrik faturasıyla ilgili iddiaları, bu suretle 4 milyon hanenin elektriğinin kesildiğini ileri sürmesi kuyruklu yalandır. Yapılan resmi açıklamalar kapsamında, elektriği kesik abone sayısının 278 bin olduğu anlaşılmaktadır. Kılıçdaroğlu fellik fellik karanlıkları dolaşırken, karanlıktan rant elde etmeyi planlarken, hiç kimse unutmasın ki, Türkiye’nin hayat ve varlık ışığını söndürmeye asla güç yetiremeyecektir. Sayın Kılıçdaroğlu bilmelisin ki, Türkiye’yi karanlığa boğamayacaksın, iç ve dış mahreçli çıkarcı yarasalara bu aziz vatanı peşkeş çekemeyeceksin.”
‘FİTNECİNİNİ TBMM’DE YER ALMALI BİR ZULDÜR’
Bahçeli, HDP’li Garo Paylan’ın Meclis’e verdiği sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kanun teklifini hatırlatarak, ”TBMM’ye HDP’li bir müptezel tarafından sunulan kanun teklifinde, sözde Ermeni soykırımının tanınması istenmiş, çok şükür bu rezil teklif anında küstah sahibine iade edilmiştir. Maalesef TBMM’nin çatısı altında diasporanın bir ajanı bulunmaktadır. Sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kanun teklifi hazırlamak ecdadımıza hakarettir, hıyanettir, su katılmamış bir müfteriliktir. Böylesi bir zelilin, böyle bir fitnecinin TBMM’de yer alması hepimiz adına bir züldür. Bu kokuşmuş milletvekilinin kimden cesaret aldığı, kimlerle dayanışma içinde olduğu ayan beyan ortadadır. Sözde soykırım iddiasının kanun teklifi olarak hazırlanması Türkiye’yi tahrik etmek ve milletimizi töhmet altında bırakmak için kurgulanmıştır. Herkesi uyarıyorum; TBMM, Meşrutiyet Meclis’i değildir. Gayrimüslim azınlıkların meydan okuma yeri değildir. Gözümüzün içine baka baka Türk milletine ’katliamcı’, ’soykırımcı’ diyenlerin barınacağı, bulunacağı, buluşacağı bir mekan asla değildir. 1915 olaylarının iç yüzünü, perde arkasını, asıl mahiyetini saptırmak bir defa tarih suçudur, Türk milletine saygısızlıktır. Bu çatı altında sözde soykırımı tanıyan ve kabul eden varsa, bunu aklından dahi geçiren bulunuyorsa yeri ve adresi TBMM olamaz, olmamalıdır. HDP’li bölücü milletvekilinin teklifine CHP’den yalnızca ’herkes kendi işine baksın’ açıklamasıyla örtülü ve mahcup bir eleştiri gelmiştir. Esasen suç ortaklığı alenileşmiştir. Bazı siyasiler de özneyi gizleyip bu teklifi sadece hadsizlikle eş tutmuştur. Bu sadece hadsizlik değildir, bu tip cılız tenkitlerle geçiştirilecek bir mesele olmayıp bize göre şerefsizliğin daniskasıdır. Üstelik CHP’li bir milletvekili de sözde soykırım yalanının peşine takılmıştır. Fakat partisinden isabetli ve kayda değer tek bir itiraz gelmemiştir.”
’BİDEN’IN SÖZDE SOYKIRIMDAN BAHSETMESİ HÜKÜMSÜZDÜR’
Bahçeli, ABD Başkanı Biden’ın 1915 olaylarıyla ilgili açıklamasını anımsatarak şöyle konuştu:
”ABD Başkanı Biden’in bir kez daha sözde soykırımdan bahsetmesi bizim nezdimizde hükümsüzdür, hukuksuzdur, hayasız bir isnattır ve kınanmayı da hak etmektedir. Politikacıların tarihi gerçekleri çarpıtıp kendilerini mahkeme yerine koymaları felakettir. Sözde Ermeni çetelesi tutanlara soruyorum; sayıları 500 bini aşan Müslüman Türklerin katliamına niçin suskunsunuz? Be hey vicdansızlar, karınları deşilen çocukların yürek yakan hallerine, vahşi işkencelerle canı alınan masumların hala dinmeyen, hala kesilmeyen, hala hafızalardan çıkmayan feryatlarına ne diyeceksiniz, nasıl bir yorum getireceksiniz? Her yılın 24 Nisan günü ABD başkanlarının 1915 olayları hakkında ne diyeceğine bugüne kadar her kesimden kafa yorulmuş, müşterek bahis konusu olan bu hususta televizyon ekranlarında afaki tahminler yapılmıştı. ‘24 Nisan sendromu’ Türkiye ile ABD ilişkilerinde değişmez bir gerginlik unsuru haline gelmişti. Bundan sonra ne söylerse söylesinler, ellerinden geleni ardına koymasınlar, artık bizim için yalnızca kuru gürültüdür. HDP, PKK’nın ve Ermeni diasporasının çatlak sesidir, paslı silahıdır, kirli tetikçisidir, kötürüm temincisidir ve Kürt kökenli kardeşlerimle hiçbir yakınlığı, hiçbir bağı, hiçbir alakası yoktur. HDP demek cinayet demektir, melanet demektir, ihanet demektir. Bu Asala hayranlarının, bu terör deposunun, bu bölücü ve yabancı odağın Türk siyasetinden silinip gideceği günler de inşallah çok yakındır.”