Gastronomi dünyasının Nobel’i sayılan Basque Culinary World Prize‘da 2 yıl üst üste dünyanın en iyi şefleri arasına giren ilk ve tek Türk şef olan Mardinli Ebru Baybara Demir, ÖRAV Sohbetlerinde girişimcilik hikayesini anlatırken; sıfır atık yaklaşımı ile yerele aktarılan eğitim ve deneyimin ülke kalkınmasına olan pozitif etkisini vurguladı.
Öğretmen Akademisi Vakfı, her ay gerçekleştirdiği ÖRAV Sohbetleriyle; bilgi ve deneyimleri, sıra dışı meslekleri ve hayatlarıyla, ilham veren konukları öğretmenlerle bir araya getirmeye devam ediyor. ÖRAV’ın Youtube kanalından herkesin erişimine açık olarak yayınlanan sohbet serisinin Mayıs ayındaki konuğu, Gastronomi dünyasının Nobel’i sayılan Basque Culinary World Prize‘da 2 yıl üst üste dünyanın en iyi şefleri arasına giren ilk ve tek Türk şef olan Ebru Baybara Demir oldu.
‘Türkiye’de su kaynaklarının yüzde 75’i tarımda kullanılıyor. ’Kompost uygulaması ile toprak kalitesi yükseliyor ve sulama maliyeti 3’te 1’e düşüyor’
2001 yılının Nisan ayında Diyarbakır Kayapınar Belediyesi ile Biyobozunur Atık Yönetimi Projesi’ni başlattık ve şu an Türkiye’nin 50 belediyesi ile 12 şehirde devam ediyoruz. Biz bu proje ile, pazar yerlerindeki atıkları topluyoruz, bu atıkları ayrıştırarak, iyi durumda olan atıkları geri dönüştürülmek üzere mutfağa gönderiyoruz, kullanılmayan atıkları kompost arazisine göndererek, kuru atıklarla karıştırıp kompost olarak gübre haline getirdikten sonra çiftçilerimizle paylaşıyoruz. Amacımız topraktan geleni toprağa göndermek, toprağın kalitesini yükseltmek ve gıdanın sürdürülebilirliğini sağlamak. Türkiye’de su kaynaklarının 75’i tarımda kullanılıyor. Kompost uygulanan topraklarda ise sulama maliyeti 3’te 1’e düşüyor. Kompost aynı zamanda toprağın kalitesini arttırarak bizi gübre bağımlılığından kurtarıyor. Yani kullanmış olduğumuz gübre miktarı 5’te 1’e düşüyor. Üstelik alınan verim miktarını da artırarak erozyonu önlüyor, toprak kalitesini yükseltiyor ve gıdanın sürdürülebilirliğini sağlıyor.’’
‘’Eğitim ve gelir düzeyi düşük olan bir yerde insanlara iş yaptırmak istiyorsanız, o insanların bildiği en iyi şeyi ekonomiye çevirmek zorundasınız.’’
‘’90’lı yıllarda Mardini ziyaret eden turist sayısı oldukça düşüktü, turistik işletmeler yoktu, göç ve işsizlik en büyük sorunlar arasındaydı. 2000 yılında bir Alman turist grubunu gezdirirken, gezdirdiğim turist grubu şehrin tek restoranındaki yemekleri beğenmeyince grubumu alıp eve götürdüm. Ailemdeki ve mahallemdeki kadınlarla birlikte, grubum için yemek yaptık. Sonra ben o kadınları bir araya getirdim. Düzenli olarak gruplar götürmeye ve onların evlerinde yemek yemeye başladık. 2001 yılının Haziran ayında bunu düzenli bir iş haline getirmeye karar verdik. Ben, Mardin’de bir değişime inandım. Bana inanan insanları arkama koydum ve bana inanan 21 kadınla birlikte Mardin’in turistik işletmesini açtım. Bizim çok inanmamız, cesaret göstermemiz bunun arkasında yatan en önemli etkenlerden bir tanesi. Eğitim ve gelir düzeyi düşük olan bir yerde insanlara iş yaptırmak istiyorsanız , o insanların en iyi bildiği şeyi ekonomiye çevirmek zorundasınız. Ben bunu yaptım ve bugün şehrin en önemli girdileri arasında turizm var.’’
‘’Bugünün değil geleceğin insanı olabilmek için eğitimi yaşadığınız toprağa aktarmanız da kıymetli. Ben de, geçmişi bugüne ekle ve geleceğe miras bırak diyorum’’
‘’Atatürk’ün kendime ilke edindiğim çok güzel bir sözü var. ‘Anadolu’nun tarihi, geçmişi, geleceği, köklerinde gizlidir. Bunu okuyabilenler geleceği kuranlar olacaktır.’ Bu çok anlamlı bir söz. Gerçekten büyük bir hazinenin içerisinde yaşıyoruz. Birçok dinden ve kültürden insanın bir arada yaşadığı, ortak kültürü paylaştığı, çok önemli bir coğrafyada yaşıyoruz. Gelenekler, görenekler, yaşam biçimlerimiz... Bildiğimiz en iyi işi hayata geçirebildiğimiz takdirde zaten sürdürülebilirliği sağlayacak bir pozisyondayız. Ben eğitime çok inanıyorum. Geleceği kuranlardan olmak, bugünün değil geleceğin insanı olabilmek için eğitimle birlikte, okumanın, öğrenmenin; ondan sonra da, bunu yaşadığın toprağa aktarmanın ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Ve bu konuda gerçekten büyük çaba sarf ediyorum. 46 yaşındayım ve kendi profesyonel işimin yanı sıra insanların yerel kalkınması için, önce bulunduğum ülkede, sonra ülke dışında yapabileceklerimizi göz önüne alarak eğitimimi devam ettirmeye çalışıyorum. Her akşam mutlaka okuyorum. Geçmişte ne yapılmış, bugüne ne ekleyebilirim, geleceğe ne miras bırakabilirim derdindeyim.’’
‘’İlham kaynağım üniversite hocamdı ’’
‘’Aslında biz çok kıymetli bir eğitim alıyoruz. Bu yol haritasında ilham kaynağım üniversite hocamdı ve bana bildiğim her şeyi o öğretti. Gençlere en önemli tavsiyem, eğer Anadolu’nun bir bölgesinden gelerek İstanbul’da veya farklı bir büyükşehirde eğitim görüyorlarsa mutlaka geri dönmeleri ve kendi şehirlerinde aldıkları eğitimi katma değere çevirerek insanlara bir umut yaratacak farklı bir şekle dönüştürmeleri. Alınan eğitimi doğru aktararak, insanlara umut olabilecek bir kalkınmaya destek olabilecek bir duruma getirebilirler. Bu ülke çok kıymetli. Bu ülkenin değerlerine, dinamiklerine sahip çıkmamız gerekiyor.’’
Ebru Baybara Demir ile Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Biyobozunur Atık Projesi gibi çalışmaları kapsayan ilham veren girişimcilik hikayesi, gelecek planları ve eğitimin yerel ekonomi ve kalkınma üzerindeki etkisine dair gerçekleştirilen ufuk açıcı sohbeti ÖRAV’ın Youtube kanalı üzerinden izleyebilirsiniz!