CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gelir dağılımındaki bozukluğun katmerleşerek arttığını belirterek "Kimse, bu ülkenin, 85 milyonun ödediği vergileri haksız olarak kendisine gelir olarak dönmesini isteyemez; kimsenin böyle bir hakkı yoktur.
Gerekirse biz bunu da uluslararası mahkemelere taşıyıp, orada bu ülkenin 85 milyonun hakkını alacağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) Beşiktaş'taki bir otelde düzenlediği "Sosyal Demokrasi ve Refah Devleti: Almanya'dan ve Türkiye'den Perspektifler" başlıklı panele katıldı. Burada yaptığı konuşmada, sosyal demokrasinin doğaya ve insana değer veren bir siyaset anlayışı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, refah devletinin gelirin hakça bölüşümünü öngören bir kavram olduğunu ifade etti.
'REFAH DEVLETİNE ADIMLAR ATILMASI İÇİN SOSYAL DEMOKRASİ ANLAYIŞININ İKTİDAR OLMASI GEREKİYOR'
Türkiye'nin, bulunduğu coğrafya gereği kilit bir ülke olduğunu kaydeden CHP Başkanı Kılıçdaroğlu, "Türkiye güzel bir ülke ama sorunları çok fazla olan bir ülke ve bu sorunların aşılması için Türkiye'nin mutlaka ama mutlaka güçlü bir sosyal devlet anlayışını hayata geçirmesi gerekiyor. Var olan sorunların çözülmesi ve refah devletine doğru önemli adımların atılması için bir sosyal demokrasi anlayışının Türkiye'de iktidar olması gerekiyor. Biz bunu yapacağız; inançla, kararlılıkla ve azimle yapacağız. Aslında tarihin bize yüklediği böyle temel bir görev var. Var olan sorunların çözümü için sosyal demokrasi kaçınılmaz olarak toplumun gündemine gelmiş durumda. Sorunumuz bunu geniş kitlelere aktarma konusunda çaba harcamak. Bu çabayı hep beraber ülkenin geleceği açısından endişe duyan herkesin bir şekliyle kitlelere ulaşıp, bunu aktarması gerekiyor. Sadece siyasilerin değil, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, meslek kuruluşlarının hep beraber sosyal demokrasiye olan ihtiyacı dillendirmesi gerekir. Refah devleti dediğimiz aslında gelirin hakça bölüşümü ve gelirin sağlıklı ve dengeli bir şekilde artması demektir. Çünkü refah devletinde kişilerin yaşam standardının yükseltilmesi temel ilke olarak önümüzde duruyor" dedi.
'GELİR DAĞILIMI BOZULDUĞU İÇİN DERİN BİR YOKSULLAŞMA YAŞIYORUZ'
Alt gelir gruplarından, üst gelir grubuna olağanüstü kaynak transferi yapıldığını savunan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gelir dağılımını olağanüstü bozuyor. Gelir dağılımı bozulduğu için derin bir yoksullaşma yaşıyoruz. Türkiye'nin temel gündeminden birisi derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz? Gelişmiş ülkeler, refah devletini tartışırken, biz derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz bunu tartışıyoruz. Artık 21'inci yüzyılda teknoloji, hızla gelişen ve insanların yaşamına hemen hemen her alanda dokunan bir faktör olarak karşımıza çıktı. Eğer bilgi devleti olmazsanız, bilgi toplumu olmazsanız, bilgiyi ve üniversiteleri gerçekten de bilgi üreten kurumlar haline getirmezseniz sorun yaşayan bir ülke haline gelebilirsiniz. Bugün Türkiye, bunun bütün açmazlarıyla karşı karşıya. O nedenle üniversitelerin bilgi üretmesi yüksek yetenek inşası dediğimiz kavramın mutlaka ama mutlaka toplumun her kesimine aktarılması gerekir."
'ÜLKENİN 85 MİLYONUNUN HAKKINI ALACAĞIZ'
Türkiye'de gelir dağılımındaki bozukluğun giderilmediğini, tam tersine katmerleşerek arttığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Bunun temel nedeni, kur korumalı mevduattan tutun, kamu özel işbirliğine, kamu ihalelerine kadar uzanan bir zincir var. Bunu topluma çok iyi anlatmak gerekiyor. İktidar olduğumuzda bütün bunların tamamına demokratik yollarla ve hukuk içinde son vereceğiz. Kimse, bu ülkenin 85 milyonunun ödediği vergileri haksız olarak kendisine gelir olarak dönmesini isteyemez. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Gerekirse biz bunu da uluslararası mahkemelere taşıyıp, orada bu ülkenin 85 milyonun hakkını alacağız. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın" diye konuştu.
Toplumun her kesimiyle diyalogda olduklarını ifade eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün mesele anlatımınızın samimi olması ve sizin bu sorunu çözebileceğiniz konusunda karşı tarafı ikna etmemiz gerekiyor. Bunun için de samimi olarak gitmek, oturmak ve konuşmak lazım.
Hiçbir sorun çözümsüz değil, bir araya geleceğiz, oturacağız, konuşacağız. Bugün çok farklı siyasi görüşlerde olan 6 parti bir araya gelebiliyoruz. Pekala ülkenin sorunlarını masaya yatırabiliyoruz, ortak çözümler üretebiliyoruz. Demek ki, siyaset kurumu, samimi olarak sorunları çözme konusunda irade beyan ederse, halkın da teveccühünü kazanmış olacaktır. Bunu gidip halka anlatmamız ve dolayısıyla var olan sorunları çözme konusunda bizi yetkilendirmesini istememiz gerekiyor."
'HİÇBİR KİŞİ ATTIĞI TWEET DOLAYISIYLA ENDİŞE DUYMAYACAK'
Kılıçdaroğlu, sorunların dört aşamalı bir politika izlendiğinde çözülebileceğini ifade ederek "Bir, demokratik standartlarınızı yükselteceksiniz. Hiçbir kişi attığı tivit dolayısıyla endişe duymayacak. Düşünce özgürlüğünü sağlayacaksınız. Üniversitelerde özerkliği sağlayacaksınız. Bilimin önündeki bütün engelleri kaldıracaksınız. İki, Türkiye'nin üretmesi lazım. Yani katma değeri yüksek ürün üretmesi lazım. Katma değeri yüksek ürün üretemezseniz, gelişmiş ülkelerin ürettiği katma değeri yüksek ürünlerin pazarı haline gelirsiniz. Biz pazar olmak istemiyoruz. Biz o ürünleri üretip, gerçekten de rekabetçi bir ortamda dünyanın her tarafında kendi katma değeri yüksek ürünlerimizi satmak isteriz. Üç, güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundasınız. Dört, bunların sürdürülebilirliğinin olması lazım. Bu dört aşamalı stratejiyi izlerseniz, Türkiye'nin bütün sorunlarını çözersiniz" dedi.
Panele, Friedrich Ebert Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, SODEV Başkanı Ertan Aksoy, CHP milletvekilleri ve CHP'li ilçe belediye başkanlarının yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.