Alerjik rinitin burun akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı, sık baş ağrısı, öksürme ve hapşırma gibi belirtiler ile kendini gösteren kronik bir solunum yolu hastalığı olduğunu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm.
Dr. Neşe Ergül, çocuklarda ortaya çıkan alerjik rinitin çocukların okuldaki başarısını olumsuz etkilediğini vurguladı.
Mevsimsel veya yıl boyu gözlenebilen alerjik rinite, geniz akıntısı, burun mukozasında kızarıklık, gözlerde kaşıntı, sulanma ve kızarıklık, koku almada azalma bulguları da eşlik edebilir. Konuyla ilgili bilgilendirmelerde bulunan Medicana Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Neşe Ergül, çocuklarda alerjik rinitin genellikle 10 yaşından önce ortaya çıkabileceğini belirtti.
ALERJİK RİNİT İKİYE AYRILIR
Alerjik rinitin ikiye ayrıldığını vurgulayan Uzm. Dr. Neşe Ergül, “Alerjik rinite bağlı olarak; sinüzit, orta kulak iltihabı, uyku bozuklukları ve adenoid hipertrofisi (geniz eti büyümesi) gibi şikâyetlerde gelişebilmektedir. Bu durum gece uyku bozuklukları ve çocukların okul başarısında gerilemeye neden olabilir. Alerjik rinit, Mevsimsel (polen veya küfe bağlı), Perenial (yıl boyu seyreden) olmak üzere ikiye ayrılır. Hastada fiziki muayene bulguları olarak; alerjik selam diye adlandırılan sürekli burun silme hareketi, gözaltında koyu halkalanma ve göz kapağı altında çizgilenme gözlenebilmektedir” ifadelerini kullandı.
EBEVEYNLERDE ALERJİK RİNİT VARLIĞI ÇOCUKLAR İÇİN BİR RİSK
Hastanın hikâyesinin ve şikâyetlerinin tanıda çok önemli olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ergül, “Bir alerjik rinit söz konusu ise Total IgE yüksek saptanır. Alerji cilt testi yine alerjik rinitte tanıya yardımcı olur. Spesifik bir görüntüleme yöntemi olmadığını ancak kontrol altına alınamamış rinitte geniz eti büyümesi saptanması anlamlı olabilir” dedi.
LABORATUVAR BULGULARI TANI İÇİN YOL GÖSTERİCİ
Alerjik rinit kliniğine göre hafif ve orta-ağır şeklinde iki gruba ayrıldığının altını çizen Ergül konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Alerjik rinit gün/hafta veya haftada 4'ten az klinik bulgu var ise hafif sınıfında yer alır; normal uyku düzeni, normal günlük aktivite, normal okul hayatı sağlanabilir. Tedavide tetikleyici ve tahriş edici maddelerden kaçınılması öncelikli olup bazı ilaç tedavileri kullanılmaktadır.
“Yeterli ilaç tedavisi ve alerjen kontrolüne rağmen klinik bulgularda düzelme olmuyor ise alerjen spesifijk imunoterapi (duyarlı olunan alerjenin belirli aralıklarla ve artan dozlarda verilerek, alerjene karşı immüntolerans gelişmesini amaçlayan tedavi yöntemi) tedavisi seçilmiş hastalar için tercih edilebilir. Uzman hekim kontrolünde olmak ve alerjik semptomların baskılanmasına yönelik ilaçların kişiye özel ayarlanması önemlidir.”
ÇEVRESEL VE SOSYOEKONOMİK FAKTÖRLER ETKİLİ
Alerjenlerin kişiden kişiye farklılık göstereceğini söyleyen Uzm. Dr. Neşe Ergül, “Polen, çimen, toz, böcekler, besinler, ilaçlar ve bazen mesleki alerjenler, alerjiye neden olabilmektedir. Sigara kullanımı, hava kirliliği, kapalı ortamlar, besinlerdeki katkı maddelerinin yaygınlaşması toplumda alerjik hastalıkların görülme sıklığının artmasına neden olmaktadır” diye konuştu.
Ergül, çocuklarda da alerjik tablo sonucu okul başarısı düşüklüğü veya sürekli nezle haline bağlı dikkat dağınıklığı oluşmaması için ebeveynlerin alerji tedavisini ihmal etmemeleri gerektiğini vurguladı.