TRABZON Üniversitesi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç.Dr. Fatma Altun Kobul, depremlerde çocuk ve yetişkinlerin süreçten etkilenme düzeyi farklılıklarına ilişkin "Deprem kaynaklı kaygı semptomları 2 haftadan daha uzun bir süre devam ediyorsa, normalleşme sağlanmıyorsa, profesyonel bir psikolojik desteğe ihtiyaç var demektir” dedi.
Trabzon Üniversitesi Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Fatma Altun Kobul, Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 10 ilde yıkıcı etkiye neden olan depremlerden etkilenenler, afet nedeniyle ruh sağlığına dikkat etmesi gerektiğini söyledi.
Depremin etkisinin ruhsal olarak insanlarda farklı tepkilerle kendisini gösterdiğini belirten Doç. Dr. Kobul, afet sonrasında oluşabilen kaygı semptomlarının geçici olduğunu söyledi. Doç. Dr. Kobul, “Aşırı çaresizlik ve güvensizlik hissi, deprem sonrası tepkilerin başlıcalarını oluşturuyor. Bireylerin anlık tepkiler vermeleri, günlük yapmış oldukları faaliyetlerden uzaklaşmaları, uykusuzluk, iştahsızlık, gerginlik, sinirlilik gibi davranışları olağandır, normaldir. Bu sürecin bir parçasıdır. Hepimiz bunları yaşayabiliriz; ama farklı etki düzeylerine, yoğunluğuna, şiddetine göre de bunlar bireylerde farklı sonuçlar gösterebilir. Yetişkinler olarak kaygı semptomlarının, yani kalp çarpıntılarının, terlemenin, titremenin ve ölecekmiş gibi hissetmenin, boğulma hissinin bu sürecin olağan bir parçası olduğunu ve bunların geçici olduğunu bilmemiz gerekiyor. İştahsızlık, uykusuzluk ve günlük aktivitelerdeki ilgi kaybı normaldir. Bunun için ilaç ya da alkol kullanılmasını tavsiye etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘RUTİNİNİZE DÖNÜN’
Depremden etkilenen bireylerin öz bakım becerilerinde azalma, günlük yaptıkları işleri bırakma gibi durumların görülebileceğini belirten Kobul, “Normal rutininize dönün ve aktivitelerinizi gerçekleştirmeye çalışın. Sürekli bir ekran maruziyeti, haber takip etme ihtiyacı içerisinde olabiliyoruz. Bu ihtiyaç, bireylerde tabii ki çaresizlik hissiyle ve bir şeyler yapma hissiyle ortaya çıkıyor. Fakat ekran maruziyetini azaltmak ve rutinlere dönmeye çalışmak yapacağımız şeylerden biridir. Yaşadıklarınızı, duygularınızı yakınlarınızla paylaşmanız ve sosyal destek içerisinde olmanız, etrafınızdaki bireylerle ilişki içerisinde olmanız koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır” diye konuştu.
‘GÜVENLİK İHTİYAÇLARINI SAĞLAMAMIZ GEREKİYOR’
Çocukların depremden etkilenme düzeylerinde farklılık olabileceğini ve farklı davranışlar gösterebileceklerini belirten Kobul, “Çocuklarda bazen olaylarla ilgili bir duyarsızlık, anlamama durumu görülebilir. Bazen aşırı korku, çaresizlik hissi gözlenebilir. Çevresinde olup bitenlerle ilgili duygularını ifade etmeleri gerekebilir. Ebeveyn olarak güvenlik ihtiyaçlarını sağlamamız gerekiyor. Çocuklarda en çok zedelenen güvenlikle ilgili durumdur. Burada çocuğa temas etmek, çocuğun yanında olmak, ona sarılmak, dokunmak birincil olarak yapmamız gereken şeylerden birisi. Bunun dışında çocuğun duygularını ifade etmesine olanak vermek, tekrar tekrar sorduğu sorulara sabırla cevap vermek, çocukları ekranlardan uzak tutmak; ama olaylarla ilgili çocukların 'Deprem nedir, ne değildir' gibi sağlıklı bilgilenmesini sağlamak gerekir. Çocuklar da suçluluk hissi geliştirebilirler. Depremin kendileri yüzünden olduğunu düşünen çocuklar olabilir. Onların bir suçu olmadığına yönelik açıklamalar yapmak faydalı olacaktır. Hem çocuklar hem de yetişkinlerde semptomlar iki haftadan daha uzun bir süre devam ediyorsa, normalleşme sağlanmıyorsa, profesyonel bir psikolojik desteğe ihtiyaç var demektir” dedi.