Akademisyen Dr. Arafat Yaz, çalışmalar yaparak kayaklardan derlediği bilgilerle makalesini yayımladı. Yayımlanan makalede, Diyarbakır Kalesi’nin balık şeklini almasının tamamen tesadüflerle ortaya çıktığını öne sürdü. Dr. Yaz, Evliya Çelebi’nin 7’inci yüzyılda Diyarbakır seyahatinde Hz. Yunus’un yutulduğu olaydan sonra kentte kaldığı ve dönemin melikinin tebliğe iman ettiğini ifade etti. Dr. Yaz, kalenin Hz. Yunus olayından sonra zemine işlendiği ve her dönem hüküm süren devlet tarafından yapılan yapılarla balık şeklinin ortaya çıktığını kaydetti.
Doktorasını Mervaniler ve bu bölge üzerin yaptığını aktaran Dr. Yaz, “Diyarbakır Kalesi’nin şekli ile balık resmi arasındaki benzerliğe bakan herkes bu iddianın mübalağadan ari olduğunu görecektir. Diyarbakır Kalesi’nin şeklinde balığın dış yüzeyinde bulunan bütün öğeler bulunmaktadır. Balığın gözü, burnu, solungaçları, beyni, kafası, kuyruğu, kuyruk sokumu, karnı, balığın sırtı. Bu öğelerin hepsi yerinde durmaktadır. İlginç olanı ise, Diyarbakır Kalesi’nin burnunun ve ağzının üst kısmında Hz. Yunus’un kaldığı mağaranın olduğu söylenmesidir. Evliya Çelebi, 7’inci yüzyılda buraya gelmiş. Balığın, Hz. Yunus’u yuttuğu olaydan sonra burada kaldığını, tebliğ de bulunduğunu ve Diyarbakır melikesinin ona iman ettiğini söyleniyor. Şöyle bir resim ortaya çıkıyor. Balık uzanmış Hz. Yunus’u yutuyor. Böyle bir fotoğraf Diyarbakır’ın zemininde işlenmiş durumdadır” dedi.
“Kale, milattan önce 3 bin yılından başlayarak, milattan sonra 375 yılına kadar temelde tamamlanmış”
"Kalenin tesadüfen mi ortaya çıktı, yoksa birisi planlı olarak mı yaptı?" sorusuna cevap veren Dr. Yaz, “Biz, bununla ilgili akademik bir çalışma yaptık ve bu yayımlandı. Burada yaptığımız araştırma da Diyarbakır Kalesi’nin tarihine odaklandık. Gördüğümüz sonuç şu, Diyarbakır Kalesi, milattan önce 3 bin yılından başlayarak, milattan sonra 375 yılına kadar temelde tamamlanmış. Daha sonraki dönemlerde, burun, solungaç, kuyruk gibi kısımlarla ona eklenmiştir. Şöyle bir şey ortaya çıkıyor ki, Diyarbakır Kalesi, uzun zaman içerisinde farklı medeniyetler tarafından, bir birinden habersiz bir şekilde bu son şeklini almıştır. Balığı andıran kalenin burnunun Mervaniler, gözünü Huriler, solungaçlarını Osmanlılar, kafasını Romalılar-Bizanslılar ve diğer medeniyetler, kuyruğunu Artuklu, Eyyubi ve Selçuklular, balığın kuyruk sokumunu Mervaniler ve sırtını birçok medeniyettin katkısıyla oluştuğunu görüyoruz” diye konuştu.
Ortaya çıkan resmin tesadüf olduğunu iddia eden Dr. Yaz, “Son asra kadar Diyarbakır Kalesi’nin neye benzediği bilinmiyor. Son asırda uzaydan çekilen fotoğraf ile neye benzediği öğrenilmiş oluyor. 16’ıncı yüzyılda Matrakçı Nasuh, Kanuni Sultan Süleyman ile buraya geliyor ve Diyarbakır Kalesi’nin dikdörtgen şeklinde resmediyor. Daha sonraki dönemlerde Evliya Çelebi ve birçok seyahatnamede Diyarbakır hakkında detaylı bilgiler veriyor. Ama bu bilgilerde Diyarbakır Kalesi’nin balığa benzediği bilinmiyor. Bu kale çok büyük, 5,5 kilometre uzunluğunda ve uzaydan bakılmadıkça bunun neye benzediği anlaşılmıyor” şeklinde konuştu.