ERZURUM Atatürk Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Emriye Kazaz, depremin Türkiye'nin bir gerçeği olduğunu belirterek, tarihi ve kültürel varlıkların envanterinin çıkarılması gerektiğini söyledi.
Doç. Dr. Kazaz, "Tarihi yapıların ağır, orta, az hasarlı ya da kalıntı durumunda gibi tespitleri yapılırsa kısa ve uzun vadede müdahale edilecek yapılar belirlenmiş olur. Aniden bir depreme yakalandığımızda en azından bu yapıların projeleri elimizde olursa ona göre onları ayağa kaldırmak için birtakım stratejiler ve müdahale kararları geliştirilebilir veya gerekli onarımlar yapılabilir" dedi.
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler 11 ilde büyük yıkıma yol açtı. Binlerce binanın yıkıldığı bölgede çok sayıda tarihi ve kültürel varlık da zarar gördü. Yüzlerce yıldır ayakta kalan, yığma ya da geleneksel sistemlerle yapılan binaların sürekli bakım onarımları yapılmadığı için depremden en çok etkilenen yapı grubu olduğunu belirten Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emriye Kazaz, "Deprem aslında hepimizin gerçeği. Bugün o bölgelerde, yarın Erzurum'da veya İstanbul'da her yerde deprem yaşanabilir. Şu ana kadar elbette yerel ve merkezi yönetimlerce birtakım çalışmalar yapıldı. Yapılmadı hiç kimseye diyemez. Bunların gözden geçirilip hızla var olan yapı stokunun güçlü, orta, zayıf gibi ya da buna benzer bir şekilde kategorilerinin yapılarak gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekir. Yeni yapılacak yapılarda da deprem konusunun tasarımdan uygulamaya kadar birinci öncelik olması gerekir. Ayrıca altını çizmek istediğim bir konu daha var; tarihi yapılar olan kültür varlıklarımızın bir an önce hasar durumlarını tespit edecek biçimde envanterlerinin çıkarılması ve projelerinin hazırlanması gerekiyor. Yüzlerce yıldır ayakta kalan bu yapılar yığma ya da geleneksel sistemlerle yapıldıkları ve birçoğunun sürekli bakım onarımları yapılmadığı için depremden en çok etkilenen yapı grubumuz olmaktadırlar. Tarihi yapıların ağır, orta, az hasarlı ya da kalıntı durumunda gibi tespitleri yapılırsa, kısa ve uzun vadede müdahale edilecek yapılar belirlenmiş olur. Aniden bir depreme yakalandığımızda en azından bu yapıların projeleri elimizde olursa ona göre onları ayağa kaldırmak için birtakım stratejiler ve müdahale kararları geliştirilebilir veya gerekli onarımlar yapılabilir" diye konuştu.
Depremden etkilenin 11 ilin Anadolu'da binlerce yıldır medeniyetlerin beşiği kentler olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Kazaz, yeni yapılanmada kent kimliklerine dikkat edilmesini istedi. Doç. Dr. Kazaz, şöyle konuştu:
"Anadolu toprakları gibi depremden etkilenen tüm coğrafyamız binlerce yıllık yerleşim kültürüne sahip tarihi şehirleri barındırmaktır. Depremde bu şehirlerimizin özellikle tarihi çekirdeklerinde büyük hasar ve yıkılmalar meydana gelmiştir. Şüphesiz kentlerin sosyal, kültürel, ticari ve ekonomik faaliyetleri yanında yerleşim alanı olan bu tarihi merkezlerin yeniden inşa edilmesi gerekir. Yalnız telaşla ve hızla bir inşa sürecine girmeden önce kent plancılarından, mimarlara, yer bilimcilerden sosyologlara kadar olayın farklı aktörleri ile bir araya gelerek planlama çalışmalarını yürütmek çok önem kazanıyor. Yıkılan yapıların yerine tip projelerden ziyade bu yerleşimlerin sahip olduğu kültürel ve tarihsel değerleri dikkate alan yere özgü projeler hazırlanması bu değerlerin ve birikimin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacaktır. Aksi taktirde depremde etkilenen Malatya, Hatay, Adıyaman ya da Adana gibi her birinin kendine özgü tarihsel ve kültürel değerleri olan bu şehirler birbirine benzemeye başlayacaktır ve gelecek kuşaklara miras olarak bırakacağımız bugünün yapıları niteliksiz bir mimariye sahip olacaktır."