Ağrı ve günlük hayatı kısıtlayan diz kireçlenmesine karşı eklem koruyucu yöntemlerin kullanıldığını ve böylece kireçlenmenin önlenebileceğini açıklayan Prof.
Dr. İbrahim Azboy, “Diz kireçlenmesinde eklem koruyucu cerrahileri 45-65 yaşları arasında dizin tek bölümünü etkileyen ve orta derecede kıkırdak hasarı olan, romatolojik hastalığı olmayan, aşırı kilolu olmayan ve kemik kalitesi iyi olan hastalarda tercih ediyoruz. Uygun hastalarda doğru bir cerrahi teknikle iyi netice elde etmek mümkündür” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Azboy, halk arasında diz kireçlenmesi olarak bilinen diz osteoartritinde eklem koruyucu yöntemleri açıkladı. Prof. Dr. Azboy, toplumda çok sık görülen diz kireçlenmesinin hastalarda yürüme ve günlük yaşam aktivitelerini yapmalarında engel olduğunu belirterek “Diz osteoartriti, eklem kıkırdağının zaman içerisinde aşınması ve kemiklerin birbirine sürtünmesi ile sonuçlanan bir hastalıktır. Eklem kıkırdağında aşınma ortalama 50 yaş civarında başlamaktadır. Uzun yıllar içinde eklemde ciddi harabiyet oluşmakta ve son aşamada hastalara total diz protezi ameliyatı gerekmektedir. Eklemde aşınmaya bağlı olarak vücudun yük aksı dediğimiz aksta sapma meydana gelmektedir. Eklem koruyucu yöntemlerle eklemin yük taşıma dengesini düzelterek ağrıyı gidermek hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak mümkündür. Bu yöntemlerin diğer önemli avantajı da protez ihtiyacını önlemek veya daha ileri yaşlara ertelemektir” diye konuştu.
HANGİ HASTALAR EKLEM KORUYUCU YÖNTEMLER İÇİN UYUN ADAYDIR?
Eklem koruyucu cerrahinin, yaş sınırı olmamakla birlikte genellikle 45-65 yaş aralığındaki hastalara uygulandığına dikkati çeken Prof. Dr. Azboy, şöyle devam etti:
“Diz eklemi üç bölümden oluşmaktadır. Eklem kıkırdak hasarının hafifi veya orta derecede olması ve dizin sadece bir bölümünde yani tek kompartımanda gerekir. Hastanın romatolojik hastalığının olmaması ve aşırı kilolu olmaması gerekir. İleri evredeki diz kireçlenmeleri eklem koruyucu cerrahiler için uygun değildir. Bu hastalara total diz protezi uygulamak gerekmektedir. Genel olarak 3 tip eklem koruyucu cerrahi seçeneği bulunmaktadır. Alt ekstremite uzunluk grafisi adını verdiğimiz özel bir grafi ile kalça diz ve ayak bileği eklemlerini tek bir grafide inceliyoruz. Normalde vücut ağırlığı kalça, diz ve ayak eklemlerinin ortasından geçen bir yük aksı üzerinde dengeli olarak aktarılır. Bu yük aksı dizin ortasından geçmediğinde eklem kıkırdağının bir bölümüne daha fazla yük biner. Bu durum o bölümde kıkırdak aşınmasının daha hızlı olmasına neden olmaktadır. Hangi eklem koruyucu ameliyatı tercih edeceğimize, yük aksının normalden sapma derecesine göre karar veriyoruz.”
DİZİN YÜK TAŞIMA AKSINI DÜZELTİLEREK VÜCUT AĞIRLIĞI DİZE DENGELİ OLARAK PAYLAŞTIRILIR
Prof. Dr. İbrahim Azboy, “Yük aksı orta derecede sapmış olan hastalarda kaval kemiğini tıbbi terimle söyleyecek olursak tibia kemiğini düzeltme amaçlıyoruz. Böylece vücudun ağırlık eksenini dizin iç bölümünden dizin ortasına doğru getirilerek vücut ağırlığı eklemin her iki bölümüne dengeli bir şekilde paylaştırılmış olur. Böylece eklem kıkırdağı korunmuş olur. Eklemin 5 cm altından yaptığımız bu düzeltmeyi tespit etmek için küçük implant kullanıyoruz. Dizin içine herhangi bir protez yerleştirmiyoruz. Bu düzeltme ameliyatını yaparken aynı zamanda diz içini artroskopi dediğimiz kapalı yöntemle inceliyoruz. Dizdeki kıkırdak hasarını onarmak için mikro kırık dediğimiz yöntemle kemiğe milimetrik küçük delikler açarak kemik iliğinden hücrelerin bu bölgeye gelerek kıkırdak oluşturmasını sağlıyoruz. Ayrıca eklemde takılmaya neden olan büyük menisküs yırtıklarına müdahale ediyoruz. Kemik düzeltme ameliyattan sonra 45 gün yarım yükle daha sonra tam yükle basmalarına izin veriyoruz. Bu ameliyatla ağrıyı gidermek ve fonksiyonel kapasiteyi arttırmak mümkündür” ifadelerini kullandı.
İkinci eklem koruyucu cerrahinin ise şekil bozukluğunun hafif olduğu durumlarda uygulandığına değinen Prof. Dr. Azboy, “Bu yöntemde kaval kemiğinin yanındaki küçük ince kemik olan fibula kemiğinden 1 santimlik bir kemik parçayı çıkarmak suretiyle dizin dış tarafa doğru esnemesini sağlayarak vücudun ağırlık ekseninin ortaya doğru gelmesini sağlıyoruz. Bu ameliyattan sonra hastanın tam yükle yürümesine hemen izin vermekteyiz” değerlendirmesini yaptı.
HER 10 HASTADAN BİRİNDE KIKIRDAK AŞINMASI MEVCUT
Prof. Dr. İbrahim Azboy, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:
“Üçüncü eklem koruyucu yöntem ise patella adını verdiğimiz diz kapağında kıkırdak aşınması olan hastalarda uygulamaktayız. Bu hastalar genellikle merdiven inip çıkma da sorun yaşamakta ancak düz yolda yürümekte sorun yaşamamaktadır. Bu hastalarda kapağın pozisyonunu ve kıkırdak aşınmasının derecesini belirlemek için özel bir grafi ve bilgisayarlı tomografi çektikten sonra yapacağımız eklem koruyucu işleme karar veriyoruz. Bu hastalarda genellikle kapağın dış bölgesinde küçük bir alanda kıkırdak aşınması görülmektedir. Hasarlı küçük alanın çıkarılması ve kapağın yandan gevşetilmesi ile tatmin edici netice alınabilmektedir. Bu ameliyattan sonra hastaların tam yükle yürümelerine hemen izin vermekteyiz. Özetleyecek olursak; diz kireçlenmesinde eklem koruyucu cerrahileri 45 - 65 yaşları arasında dizin tek bölümünü etkileyen ve orta derecede kıkırdak hasarı olan, romatolojik hastalığı olmayan, aşırı kilolu olmayan ve kemik kalitesi iyi olan hastalarda tercih etmekteyiz. Uygun hastalarda doğru bir cerrahi teknikle iyi netice elde etmek mümkündür.”