Uzmanlar, kanserde erken teşhisin önemine vurgu yaparak, kanserlerin çoğunun etkin bir mücadeleyle ve erken tanıyla tedavi edilebildiğini söyledi.
Özel Medicana Konya Hastanesi doktorları 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde farkındalık oluşturmak için bir araya gelerek kanserde erken teşhisin önemine vurgu yaptı. Tüm dünyada sıklıkla rastlanan kanser türleriyle ilgili bilgilendirmelerde bulunan uzmanlar, kanserde erken teşhisle tedavinin mümkün olduğunu belirtti.
“Erken tanıyla kanserler tedavi edilebilmekte”
Medicana Konya Hastanesi Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Oktay Sarı, 4 Şubat’ın çok önemli bir gün olduğunu belirterek, “Çünkü 4 Şubat 2000’de Paris’te önemli bir organizasyon gerçekleştirildi. Kanserle global olarak mücadele edebilmek için yapılması gerekenler Paris Zirvesinde konuşuldu. Neden kanser? Çünkü kanser dünyada AİDS, sıtma gibi enfeksiyonların toplamından daha fazla ölüme yol açmakta. Kanserde yılda yaklaşık 10 milyon ölüm olmakta. Bu rakamın 2030’larda 13 milyona ulaşacağı var sayılıyor. Halbuki erken tanıyla kanserlerin 3’te 1’i tamamen tedavi edilebilmekte. 3’te 1’inde de başarılı tedavi seçenekleri devreye girebilmektedir. Bunu da topladığımız zaman 3’te 2 kanser, etkin bir mücadeleyle ve erken tanıyla sanki kişi hiç hastalığa yakalanmamış gibi tedavi edilebilmekte. Bu açıdan kanser ve kanserle mücadele çok önemli. Biz nükleer tıp olarak kanserin erken tanısında, bunun yanı sıra kansere cerrahi, radyoterapik, kemoterapik tedavilerin etkinliğini değerlendirmede çeşitli radyoaktif tedavi seçenekleriyle destek olmakta etkin bir rol oynuyoruz” dedi.
“Erken teşhis yaptığımızda organ koruyucu cerrahi yapabiliyoruz”
Kulak, Burun ve Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Nurdoğan Ata, baş, boyun kanserlerinin tüm kanserlerin yüzde 10’unu oluşturduğunu belirterek, “Cilt kanserleri haricinde en sık gırtlak kanserini görmekteyiz. Buradaki en önemli etken sigara, yanında alkol kullanımı ve son yıllarda ağız boşluğuyla birlikte gırtlak kanserinde HPV enfeksiyonunu sıklıkla görmekteyiz. Tüm kanserlerde olduğu gibi gırtlak kanseri ve diğer baş, boyun kanserlerinde de en önemli şey erken teşhis. Erken teşhis yaptığımızda organ koruyucu cerrahi yapabiliyoruz. Hastalar daha konforlu bir hayat sürüyor. Gırtlağın tamamen alınmasına gerek kalmıyor. Bu nedenle hastaların erken semptom verdiğinde bir an önce doktora başvurması gerekmektedir. Hastalarımız kanserle yüzleşmek istemeyebiliyor ya da kanser korkusu oluyor. Sesi kısıldığında ‘acaba kanser mi çıkar’ diye çok geç başvurabiliyor. Bu nedenle de ileri evre kanserlerle karşılaşıyoruz. Özellikle Covid döneminde hastalarımızın hastaneye gelme korkusuyla geç geldiklerinden Covid sonrası dönemde çok ilerlemiş tümörlerle karşılaştık. Tüm kanserlerde olduğu gibi erken teşhis oldukça önemli” ifadelerini kullandı.
“Erken tanıyla tedavi seçenekleri sınırsız ve çok etkili”
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Gönülalan, “1970’lerin, 1980’lerin Yeşilçam’ında aşıkları ya kanser ya da verem ayırırdı. Bugün günümüzde çok şükür erken tanı, etkin tanı ve tedavi yöntemleriyle bunlarla çok karşılaşmıyoruz. Kanserler arasında günümüzde en sık bilinen ve erkeklerde de en sık görülen kanser tipi prostat kanseri. Prostat kanserinin yüzde 70’i herhangi bir şikayet olmadan ortaya çıkıyor. Hastalarımıza hem poliklinik şartlarında hem genel olarak verdiğimiz bilgi prostat kanseri açısından hastaların herhangi bir şikayeti olmasa da 50 yaşından itibaren düzenli kontrollerini yaptırmalarıdır. Prostat kanseri testi ve kan tahlili testi prostat kanseri taramasında tek başına yeterli olan bir test değil. Aynı zamanda 50 yaşından itibaren her yıl düzenli bir tam ürolojik muayeneye de girmeleri gerekiyor. Erken tanı aldıkları takdirde tedavi seçenekleri sınırsız ve çok etkili. Onun için 50 yaşından itibaren yıllık prostat kanser kontrollerini öneriyoruz” şeklinde konuştu.
“Serviks kanseri erken teşhis ve taramayla önlenebilen bir kanserdir”
Kadın Hastalıkları ve Doğum, Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Sibel Özler de, rahim ağzı kanserinin (serviks), meme kanseri, kolon kanseri ve akciğer kanserinden sonra dünya genelinde en sık görülen kanserler içerisinde yer aldığını kaydederek, “Rahim ağzı kanseri, Türkiye’deki ölüm sıralamasına baktığımız zaman en sık görülen 7. kanser türevidir. Serviks kanserinde özellikle HPV etken olarak görülmekte. Bunun dışında da risk faktörlerimiz mevcuttur. 20 yaşından önce cinsel birliktelik, çok eşlilik, sigara kullanımı, beslenme yetersizliği, daha önce geçirilmiş pelvik inflamatuar hastalıklarda özellikle HPV ile birlikte görüldüğü zaman serviks kanseri riskini artırmaktadır. Serviks kanserinin en önemli ve erken tanı yöntemi Pap Smear’dir. Çok kolay, ucuz ve rahatlıkla tedavi esnasında alabileceğimiz bir yöntem. Özellikle 2014’ten itibaren Türkiye’de hem HPV DNA hem de aile sağlık merkezlerinde (KETEM) yıllık smear taraması ücretsiz olarak yapılmaktadır ve 5 yılda bir de HPV DNA testi taraması olmaktadır. Serviks kanseri erken teşhis ve taramayla önlenebilen bir kanserdir. Rahatlıkla tüm kadın doğum polikliniklerinde ve Türkiye genelindeki KETEM’lerde hastalarımız testlerini yaptırabilir. Serviks kanserinin etkeni olan HPV’de özellikle Sağlık Bakanlığı’nda son dönem içerisinde ödeme çerçevesine girecek aşılama bizim açımızdan oldukça önemlidir. Erken tanı olsun ya da olmasın 9 yaşından itibaren kız çocuklarının ve 11-14 yaşından itibaren erkek çocuklarının aşılanması gerekmektedir. Özellikle ilk yapılan aşıdan sonraki 2. ayda, sonra 6. ayda uygulanarak rahim ağzı kanserine karşı yüksek oranda koruma sağlamaktadır” dedi.
“Sigara içiminin azaltılması gerekiyor”
Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Önder Tonyalı ise kanserin kontrolsüz hücre çoğalması sonrası ortaya çıkan bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmediğinde başka organların çalışmasını engelleyerek ölüme yol açtığını kaydederek, “Kanser uzun zaman içerisinde sıklığı belli kanserlerde artarken bazı kanserlerde azalmakta. Gelişmiş ülkelerde, özellikle sigara içiminin azaldığı ülkelerde akciğer kanserinin görülme sıklığı azalmıştır. Ancak ülkemiz halen daha sigara içiminin çok yüksek olduğu bir ülkedir. Dünyada en fazla sigara içen ülkeler arasındayız ve genç kuşakta sigara içimi yüzde 50 sıklıktadır. Bu sebeple kanser sıklığının azaltılması için sigara içiminin azaltılması gerekiyor. Bunun yanında kanser olmadan önce yapılması gereken taramaların düzenli bir şekilde risk gruplarında yapılması gerekmekte. Kanser olduktan sonra ise tedavi uygun yerlerde, uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Yoksa kanser evde bekleyerek veya başka bir tedavi yöntemleriyle iyileşmiyor ya da gerilemiyor” diye konuştu.