EĞİTİMCİLER Birliği Sendikasınca (Eğitim-Bir-Sen) hazırlanan Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda, 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının OECD ülkeleri ortalaması 2021 yılında yüzde 15,1 iken, Türkiye yüzde 32,5 ile en fazla orana sahip olan ülke konumunda olduğu belirtildi.
Raporda, Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan 18-24 yaş arası gençlere yönelik önemli politikalar geliştirmesi ve uygulamaya geçirilmesi gerektiği ifade edildi.
Eğitim-Bir-Sen, sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla 7’ncisini hazırladığı Eğitime Bakış 2022: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Türkiye’deki eğitim sisteminin çeşitli göstergelerle ele alındığı raporda, her geçen yıl daha fazla ön plana çıkan veri temelli politika üretme anlayışı çerçevesinde eksiklikleri ortaya koyarak öneriler sunulması amaçlanıyor. Raporun, eğitime erişim ve katılım, eğitimin çıktıları, öğretmenler ve okul yöneticileri, eğitim-öğretim ortamları ve finansman olmak üzere, beş ana bölümden oluştuğu belirtildi.
‘MESLEKİ EĞİTİMDE YENİ POLİTİKALAR UYGULANMALI’
14-17 yaş grubunda okullaşma oranının düşük olduğu illerde ortaöğretime erişimi artırmak ve özellikle de kız çocuklarının aleyhine olan illerde eğitimin dışında kalma nedenleri araştırılarak eğitime erişimlerini sağlamak için yeni ve kapsamlı politikalar geliştirilmesi gerektiği ifade edilen raporda, “Açık öğretim okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 2021-22 öğretim yılında geçen yıla göre yüzde 10’luk bir artış göstermiş, ortaöğretim içerisindeki öğrenci payı da yüzde 24 olmuştur. Açık öğretim sistemi bu yapıdan çıkarılmalı ve daha önceden lise eğitimi almamış yetişkinlerin eğitim aldığı bir okul türü olarak öğretim yapmalıdır. Özel eğitime muhtaç çocukların ilköğretimden sonra ortaöğretime devamına ve özelliklerine göre de mesleki eğitime yönlendirilmelerine ilişkin mevcut politikalar gözden geçirilmeli veya yeni politikalar uygulanmalıdır. Özel eğitim alan kız öğrencilerin oranı son beş yıldır neredeyse aynı seviyede kalmıştır. Bu kapsamda özel eğitim ihtiyacı olan kız çocuklarının okullaşma oranını artırmaya yönelik yeni ve etkin politikalara ihtiyaç vardır. Ayrıca 81 ilde toplamda 279 BİLSEM sayısı yeterli değildir ve özel yetenekli öğrencilerin de erişim sorunu yaşayacağı muhtemeldir. BİLSEM’lerde kurum başına düşen öğrenci yoğunluğu azaltılmalı ve yoğunluğun olduğu illere yeni BİLSEM’ler açılmalıdır” denildi.
‘ORANIN BU DENLİ YÜKSEK OLMASI KAYGI VERİCİ’
Raporda, Türkiye’de 18-21 yaş arası en az lise mezunu olma oranının 2012'den 2021 yılına kadar artış eğilimi gösterdiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Bu oran bölgeler arasında ciddi şekilde farklılaşmakta, ortaöğretim kademesinde de erkeklerin oranının düşük olduğu görülmektedir. Mezun olmayan ya da okulu terk eden gençler için mevcut politikalar incelenmeli ve gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Lise son sınıfta okuyan adayların Yükseköğretim Kurumları Sınavı’ndaki (YKS) performansları incelendiğinde özellikle TYT’de temel matematik ve fen bilimleri test türlerindeki ortalama netleri halen oldukça düşüktür. Sınava giren diğer adaylara göre bilgileri daha taze olan lise son sınıf öğrencilerinin performansını artırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. 2018 yılından 2022 yılına kadar üniversite giriş sınavına başvuranların arasında liseden mezun daha önce yerleşmemiş aday sayısı sürekli artmıştır. Bunun en temel nedeni, yükseköğretim sistemi içerisinde kronik bir sorun hâline gelen arz ve talep arasında var olan dengesizliktir. Söz konusu dengesizliği ortadan kaldırmaya yönelik politikalar üretilmelidir. 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı OECD ülkeleri ortalaması 2021 yılında yüzde 15,1 iken, Türkiye yüzde 32,5 ile en fazla orana sahip olan ülke konumundadır. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının bu denli yüksek olması kaygı vericidir. Türkiye ne eğitimde ne istihdamda olan 18-24 yaş arası gençlere yönelik önemli politikalar geliştirmeli ve uygulamaya geçirmelidir.”
‘ÖĞRETMEN ARZ-TALEP DENGESİ GÖZETİLEREK PLANLAMALAR YAPILMALI, POLİTİKALAR OLUŞTURULMALI’
Son beş yıllık dönemde öğretmen atama sayılarında bir düşüş yaşandığı kaydedilen raporda,
"Dahası, 2022 yılındaki atamaların yarısı İstanbul’a yapılmıştır. Sistem içerisindeki öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik hesaplamaların yapılması ve bu ihtiyaca yönelik atamaların yapılması gerekmektedir. 2022 yılında kamu okullarında öğretmen olmak isteyenlerin sadece yüzde 4,7’sinin ataması yapılabilmiştir. Son beş yıllık süreçteki öğretmen atama sayıları da dikkate alındığında öğretmen arz ve talebi arasındaki makas büyümektedir. Öğretmen arz-talep dengesi gözetilerek ihtiyaç ve planlamalar yapılmalı ve politikalar oluşturulmalıdır. OECD verilerine bakıldığında öğretmen ve sınıf mevcudu göstergeleri üzerinden Türkiye analizi yapıldığında öğretmen ve sınıf başına düşen öğrenci sayıları hâlâ OECD ortalamalarının üzerindedir. Buna ilaveten illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ve sınıf mevcudu değişkenleri incelendiğinde iller ve bölgeler arası var olan eşitsizliklerin devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle, var olan ve kronik bir problem hâline gelen bölgesel eşitsizliğin azaltılması için dezavantajlı bölgelere öncelik verilmeli, bu bölgelerde okul yapılmalıdır" denildi.