BURSA’da ’İntegratif ve Anadolu Tıbbı Kongresi’nin açılış programına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, ”Tüm dünyada, geleneksel ve tamamlayıcı tıp, son derece talep görür hale geldi. Çünkü bu metot, insanı ruh ve beden bütünlüğü çerçevesinde değerlendiriyor. Koruyucu hekimliği esas alıyor. Ancak, GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik zeminde yürütülmesi son derece önemli. Ülkemizin bu anlamda potansiyeli ve mirası var. Türkiye’nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için cazibe merkezi olacağına eminim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Bursa’da Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ’İntegratif ve Anadolu Tıbbı Kongresi’nin açılış programına katıldı. Bursa Valisi Yakup Canbolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti Bursa milletvekilleri ve sektör temsilcileri de salonda hazır bulundu.
Bursa’da bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirten Emine Erdoğan, ”Sadece bireylerin değil, toplumların da huzur ve refahını sağlıklı olma hali belirler. Son iki buçuk yılımız tarihin en büyük salgınlarından birini tecrübe ederek geçti. Sanıyorum ki sağlığın ve sağlık alanında atılacak adımların önemini çok daha iyi idrak ettik. Sağlığın aslında hayat demek olduğunu daha derinden özümsedik. Dünya Sağlık Örgütü, 1974’te, sağlığı sadece hastalık ya da bir engelin olmayışı değil, beden, ruh ve sosyal yönden de bir iyilik hali olarak tanımladı. Yani sağlık, çok yönlü, çok boyutlu ve süreklilik arz etmesi gereken bir haldir. Nitekim, insan dediğimiz varlık, sadece bedenden ibaret değil. İnsan, beden ve ruhun bir araya geldiği eşsiz bir mekanizma. İnsan varoluşunun, manayı temsil eden ruh, maddeyi temsil eden beden tarafı var. Bedenin iyi olması ruha mutlaka sirayet ediyor. Aynı şekilde ruh iyi olduğunda beden de iyileşiyor” dedi.
’SAĞLIĞIN KÜLTÜR OLARAK YAŞANDIĞI DAHA ANLAMLI BİR DÜNYA’
Sağlığın insanlığa tarih boyunca her dönem önem atfettiğini belirten Erdoğan, ”Tıp, eczacılık ve botanik gibi alanlarda nice eserler yazılmış, dünyanın ortak bilgi hazinesine eklenmiştir. İnsan sağlığına adanmış bu çaba, nice keşfin de zeminini hazırlamıştır. Şifayı her yerde arayan insan, bitkilerin, hayvanların, toprağın, suyun, seslerin ve hatta kokuların kendine has dillerini deşifre etmiştir ve topladıkları bilgilerin ışığında bir yaşam inşa etmişlerdir. İbn-i Sina bir eserinde şöyle diyor, ”Tedavinin en iyi ve en etkili yollarından biri hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmaktır. Ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.” Anlıyoruz ki, sağlık ilacın yanında, yaşadığımız ortam, işittiğimiz ses, etkileşim halinde olduğumuz sosyal çevre gibi birçok unsurla ilgili. İşte Geleneksel Anadolu tıbbının özü de denge, ölçü ve doğayla barışık bu yaşam tarzıdır. Bu medeniyet mirasını dışlamadan, modern hayata entegre edebilsek, sağlığın bir kültür olarak yaşandığı, çok daha anlamlı bir dünya inşa edebiliriz” diye konuştu.
’KRONİK HASTALIKLARIN ÇOĞUNLUĞU YAŞAM TARZINDAN KAYNAKLANIYOR’
Bugünün teknolojiyle şekillendiğini vurgulayan Emine Erdoğan, ”Hayatın hemen hemen her alanında devrimsel dönüşümler gerçekleşiyor. Tedavi yöntemleri gelişiyor ve tıpta yeni buluşlar gündem oluyor. Buna rağmen, insan sağlığı hızla bozulmaya, hastalıklar artmaya devam ediyor. Kronik hale gelmiş hastalıkların cenderesinde ömürler geçiyor. İşin kötüsü, bu hastalıklara yakalanma yaşı gittikçe düşüyor. Kanser, diyabet, astım, obezite, insanlar arasında hızla yaygınlaşıyor ve maalesef çocuklara da sirayet ediyor. Bu kadarıyla da kalmıyor, bu hastalıklar başka hastalıklara kapı aralıyor. Mesela, obezite kanser, kalp, kas ve iskelet sistemi gibi hastalıkların davetçisi. Aynı şekilde, diyabet körlükten felce, böbreklerin iflasından ampütasyona kadar çeşitli felaketlere zemin hazırlıyor. Meselenin özüne indiğimizde kronik hastalıkların çoğunlukla yaşam tarzından kaynaklandığını görüyoruz. Sağlığı hayatın merkezinden uzaklaştırıp, yalnızca hastane binalarına sığdırmamız da hastalıkların ömrünü uzatıyor. Sağlık yalnızca hastalandığımızda aklımıza gelmemeli. Bilakis, yaşantımızı şekillendiren bir düşünceler bütünü olmalı. Bildiğiniz gibi tüm dünyada, geleneksel ve tamamlayıcı tıp, son derece talep görür hale geldi. Çünkü bu metot, insanı ruh ve beden bütünlüğü çerçevesinde ele alıyor, değerlendiriyor. Sadece hasta olduktan sonra değil, hasta olmamak için yapılması gerekenlere ilişkin de detaylı yaşam reçetesi çıkarıyor. Koruyucu hekimliği esas alıyor. Ancak, GETAT uygulamalarının bilimsel ve akademik bir zeminde yürütülmesi son derece önemli. Çünkü geleneksel tıbbın, modern tıbbın bir alternatifi olarak algılanması çatışmalı bir alan oluşturuyor. Halbuki geleneksel tıp, barındırdığı kadim öğeleriyle, modern tıbbın bir tamamlayıcısı olarak önemli bir yere sahip. Ülkemizin bu anlamda büyük bir potansiyeli ve mirası var. Bu mirasın modern bilimin süzgecinden geçerek günümüze kazandırılmasının, hem medeniyetimizi ihya edeceği, hem de insan hayatına eşsiz bir katkı sunacağı kanaatindeyim. Bu sayede Türkiye’nin GETAT uygulamalarında önde gelen ülkelerden biri ve tüm dünya için bir cazibe merkezi olacağına eminim” dedi.
’SAĞLIK, MUTLU BİR YAŞAM İÇİN EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ ŞEY’
Türkiye’nin, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları açısından köklü medeniyetin mirasını taşıyan, tarihi ve coğrafi zenginliğe sahip ender ülkelerden biri olduğunu belirten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ”Anadolu tıbbının ışığını bugüne taşıyan simge isimlerimiz ve şehirlerimiz var. Bursa, bu şehirlerimizin başında geliyor. Bir kültür şehri olması ve sağlık tarihimiz açısından önemi itibarıyla Bursa, Anadolu tıbbı açısından özel bir önem arz ediyor. Dolayısıyla başka ülkelerden misafirlerimizin de katıldığı kongremizin Bursa’da düzenlenmiş olması konunun özüyle bağlantılı bir güzellik taşıyor. İnsanlık, bilimin ışığında sosyoekonomik ve sosyokültürel gelişim yolculuğunu sürdürüyor. Bu gelişim, geçmişten gelen kazanımların, edinilen yüklü mirasın üzerine inşa edilmektedir. Tıp bilimi de insanlığın ortak mirası olarak sürekli gelişip yenileniyor. Sağlık, mutlu bir yaşam sürmek için en çok ihtiyaç duyduğumuz şey. Onun kıymetini bilmek, korunmasını sağlamak bireylerin olduğu kadar toplumun da ortak sorumluluğudur. İnsanlığa sağlıklı bir hayat sunabilmek, sadece bugününü değil, geleceğini de bütün sağlık risklerine karşı korumak, toplumların asli görevleri arasındadır” diye konuştu.
’GELENEKSEL TIP UYGULAMALARI SAĞLIK SİSTEMLERİNDE DAHA FAZLA YER EDİNİYOR’
Son yıllarda bütün dünyada geleneksel tıbba yöneliş olduğuna dikkat çeken Bakan Koca, ”İnsanlığın tarihsel birikimi olan geleneksel tıp yöntemlerinin kullanımı, gittikçe yaygınlaşıyor. Uzayan ömür ve kronik hastalıklara bağlı olarak yaşam kalitesinin düşmesi, modern hayat şartlarının getirdiği fiziksel, sosyal ve psikolojik birçok soruna çare arayışı, insanların geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına ilgisini artırıyor. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları, koruyucu hekimlikte ve tedavi süreçlerinde gittikçe artan oranda kullanım alanına sahip oluyor. Bütüncül yaklaşımın sağlık harcamalarını azaltıcı etkisi de insanları, devletleri cezbediyor. Bu yüzden, günümüzde geleneksel tıp uygulamaları, ülkelerin sağlık sistemlerinde kendine gittikçe daha fazla yer edinmektedir. Kadim tıbbın doğumuna ev sahipliği yapan Anadolu’muz, geleneksel tıp uygulamaları açısından oldukça zengin bir birikime sahip. Türkiye olarak, bu zengin mirası ve imkanları, hem insanımız hem insanlık yararı için kanıta dayalı ve güvenilir bir zemine taşımak konusunda çaba sarf ediyoruz” diye konuştu.
’BİTKİLERİN ÜRETİMİ VE İLAÇ ENDÜSTRİSİNDE KULLANIM ORANI GİDEREK ARTMAKTA’
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci de ”Dünyada yaklaşık 425 bin bitkinin olduğu, bunlardan 50 bin ile 70 bin kadarının tıbbi bitki türü olarak tanımlandığı bilinmektedir. Halen dünyada 2 bin, Avrupa’da ise 500’e yakın tıbbi bitkinin ticareti yapılmaktadır. Her geçen yıl bu bitkilerin üretimi ve ilaç endüstrisinde kullanım oranı giderek artmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu bu zenginliği, en yüksek düzeyde katma değerli hale getirmesi, bu pazardan daha yüksek pay alması son derece önemlidir. Defne, kekik ve kimyon üretiminde dünyanın en önemli tedarikçi ülkesiyiz. Kekik ve defne ihracatında dünya lideriyiz. Dünya defne ihtiyacının 90’ını, kekiğin ise 80’ini biz karşılıyoruz. Ada çayı, biberiye ve anasonda da önemli bir tedarikçi konumundayız. TARSİM ile üreticilerimizin doğal afetlerden dolayı zararlarını karşılamak ve tarımda sürdürülebilirliği sağlamak amaçlı tıbbi aromatik bitkilerin çoğunluğunu dolu paketi halinde teminat altına aldık. Yağ gülü için de ayrıca isteğe bağlı don teminatı verdik. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında, tıbbi aromatik bitkilerin işlenmesine, depolanmasına paketlenmesine destek sağlıyoruz” dedi.