Ülkemizde yetişkin nüfusunda her 5 kişiden 1’inin diyabet hastası olduğuna dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, “Diyabet çok yaygın bir hastalık olmasına rağmen hastaların yarısı diyabet olduğunun farkında değil” dedi.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, vücutta pankreastan salgılanan insülin hormonunun ya yeterince etki göstermemesi ya da yeterli salgılanmaması sonucu ortaya çıkıyor. Günümüzde en yaygın hastalıklardan birisi olarak karşımıza çıkan diyabet, tedavi edilmediği takdirde insan hayatında büyük olumsuzluklara yol açabiliyor. Böbrek yetmezliği, kalp hastalığı, görme kaybı gibi birçok hastalığın temelini oluşturan diyabet hakkında önemli bilgiler veren Acıbadem Eskişehir Hastanesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, “Diyabet tanısı konulduktan sonra hastaların sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz konusunda dikkatli olması gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Yetişkin her 5 kişiden 1’inde diyabet karşımıza çıkıyor”
Birçok insanın dikkatsizlik sonucu diyabeti fark edemediğini belirten Prof. Dr. Deniz Gökalp, düzenli kontrolün önemine değindi. Bazı belirtilerle birlikte risk grubunda görülme oranının yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gökalp sözlerine şöyle devam etti:
“Diyabet görülme sıklığı gün geçtikçe artıyor. Milattan önceki yıllardan beri bilinen bir hastalık olduğunu bununla beraber insanların refah düzeyinin artmasıyla, fazla kilolu ve obez birey sayısının artmasıyla tekrar arttığını belirtti. Yaklaşık 10 yıl önce yapılan bir çalışmada Türkiye’deki 20 yaş üzerindeki bireylerde diyabet sıklığı yüzde 14 civarındayken, günümüzde yüzde 20 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Yani her 5 kişiden 1’inde diyabet karşımıza çıkıyor. Diğer bir önemli husus da bunların yarısının diyabet hastası olduğunun farkında değil”
Hastalığı öğrenmek için önce belirtilerini öğrenmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Gökalp belirtileri “Çok su içme, sık idrara çıkma, gece uykudan uyanıp idrara çıkma, kilo kaybı, bulanık görme, el ve ayaklardaki uyuşma, kadınlarda sık görülen vajinal mantar enfeksiyonları, erkeklerde iktidarsızlığın görülmesi” olarak sıraladı.
“Kan şekerinizi ölçtürün”
Herkesin kan şekerini evde bulunan cihazlarla ya da aile hekimlerinde ölçtürmelerini tavsiye eden Prof. Dr. Gökalp “Yaş ilerledikçe diyabet görülme oranı da artıyor. Yaşlı olanlar, hipertansiyonu hastaları, iri çocuk doğurma öyküsü olan kadınlar, ailesinde diyabet öyküsü bulunanlar risk grubunda yer alıyor. Risk grubundaki bireylerin önlem almaları ve daha sık kontrol yaptırmaları gerekiyor” diye konuştu.
“Görme kaybı, bacak kesilmesi ve kalp hastalıklarının temelinde diyabet var”
İnsan hayatını olumsuz etkileyen büyük hastalıkların temelinde diyabetin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gökalp, “Şu an dünyada diyabetin en sık gördüğü ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bu durum tamamen obeziteyle ilgilidir. İnsanlar, şişmanladıkça ve fazla kilo aldıkça tip 2 görülme sıklığı artıyor. Dünyadaki körlüğün en sık nedeni diyabet hastalığıdır. Dünyadaki kaza dışı bacak kaybının yüzde 50 ihtimalle nedeni diyabettir. Diyabetik ayak yaraları ve sonrasındaki kesilmeler kaynaklı sakat kalmaların en büyük nedeni diyabettir. Böbrek hastalığı nedeniyle diyalize girenlerin de yarısı diyabet hastasıdır. Aynı zamanda diyabet hastaları, kalp hastalığıyla eşdeğer kabul edilmektedir. Diyabet hastaları daha önce kalp krizi geçirmiş bir hasta gibi kabul edilmekte ve yüksek riskli olarak kabul edilir. Tüm bunlardan kaçınmak için diyabet tanısı konduktan sonra hastaların sağlıklı bir beslenme programı ve düzenli egzersiz yapmaları yanında bireyselleştirilmiş diyabete yönelik ilaç tedavisi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Bireyselleştirilmiş tedavi büyük önem taşıyor”
Her diyabet hastasının aynı yöntemlerle sağlığına kavuşamayacağını ve belli kriterler doğrultusunda bireyselleştirilmiş tedavinin uygulanması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Gökalp, şunları söyledi:
“Tedavide en önemli konulardan birisi her diyabet hastasının aynı ilacı kullanamayacağıdır. Biz bireyselleştirilmiş tedaviyi yani kişinin kendi özelliklerine has tedaviyi öneriyoruz. Bir hastaya belirli bir ilaç uygun olurken başka bir hastada aynı ilaç etkili olamayabilir. Kişide kalp hastalığının varlığı, obez olması, böbrek hastalığı karaciğer hastalığı, gebelik durumu ve pankreastan yeterli insülin salgılanıp salgılanmadığı değerlendirilerek tedaviye başlanıyor. Eskiden diyabetin birkaç grup ilaç varken günümüzde yeni nesil ilaçlar bulunmuştur. Hastaya kilo verdiren, kalp hastalığına faydalı olan, böbrekleri koruyucu ilaç grupları mevcuttur. Bireyselleştirilmiş tedaviyle diyabet çok daha iyi tedavi edilebiliyor”