Ergenlik çağındaki çocukların yüzde 3’ü skolyoz hastası

Ortopedi ve Travmatoloji Omurga Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hayati Aygün, çocukluk ve erişkin dönemde görülebilen skolyozun sebebinin büyük bir kısmının bilinmemekle birlikte genetik faktörler, serebral palsi ve kas distrofisi gibi durumlardan kaynaklanabildiğini belirterek, ergenlik çağındaki çocukların yüzde 3’ünde skolyoz bulunduğunu söyledi.

Yayınlanma: 10:12 01-12-2022
Güncellenme: 10:12 01-12-2022
Ergenlik çağındaki çocukların yüzde 3’ü skolyoz hastası

Ergenlik çağındaki çocukların yüzde 3’ünde skolyoz bulunduğunu ifade eden Özel Medicana Bursa Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji/Omurga Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hayati Aygün, çoğu skolyoz vakasının hafif olarak gözlendiğini ancak bazı omurga deformitelerin çocuklar büyüdükçe daha şiddetli olmaya devam ettiğini söyledi. Prof. Dr. Aygün, “Şiddetli bir omurga eğrisi, göğüs içindeki boşluk miktarını azaltarak akciğerlerin düzgün çalışmasını zorlaştırabilir. Doğru tedavi çok önemlidir. İhmal edilmiş ya da geç kalınmış hastalarda tedavi hem çok zor hem de istenilen düzeyde başarı elde edilemeyebilir. Skolyozun tedavisi çocukluk ve erişkin yaş ya da dönemlere göre farklıdır” şeklinde konuştu.
Çocuklukta üç ana türde skolyoz hastalığı olduğunu ifade eden Aygün şunları söyledi:


“Birinci grup, doğuştan olan konjenital dediğimiz türdür. Bu tür skolyoz hızlı ilerleyip ve çok ciddi deformitelere yol açmaktadır. Bu grubun tedavisi erken başlamak durumundadır. İkinci grupta ise nöromusküler hastalığı olan yani doğuştan felçli hastalarda görülen skolyoz türüdür. Yine bu grupta cerrahi, erken dönemde gerekebilir. Üçüncü grup ise en çok görülen gruptur. İdiyopatik adolesan skolyoz olarakta isimlendirilen bu grupta tedavi genellikle konservatif yapılır. Çocuk kemik büyüme yaşı uygun olduğunda eğer hala 40 ve üzeri dereceden fazla skolyozu varsa cerrahi düşünülebilir.”


Skolyoz tedavisinin uzun, sabırlı ve bilinçli yürütülmesi gereken bir süreci olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aygün, “Tedavide başarı oranı oldukça yüksektir. Bunun için ise doğru hekim ve doğru hastane seçilmesi en kritik aşamadır. Biz hastanemizde ileri tetkiklerle teşhis koyup cerrahi dışı ekibi hem de cerrahi tedavi ekibi ile skolyoz hastalarının tedavisini takip etmekteyiz. Hastanemizde genellikle konjenital ve ihmal edilmiş vakalar tedavi edilmektedir. Skolyoz açısı 40 derecenin altında olan hastalar için genellikle konservatif denilen cerrahi dışı tedavi tercih edilmektedir. Fizik tedavi, egzersiz veya korse gibi tedaviyi destekleyici seçenekler vardır. Konservatif yöntemlerle deformitenin ilerlemesini engellemek hedeflenmektedir. Korse ile tedavi skolyozlu hastalardaki eğriliğin gelişimini 3-4 aylık aralıklarla izlemekte fayda vardır. 20 derecenin altında eğriliği olan hastaların yüzde 50-60’ı kendiliğinden iyileşir. İmmatür bir omurgada eğri 20 derecenin altında ise fakat progresyon 10 dereceden fazlaysa takip sürecine ara verilip korse kullanım sürecine geçilir. Gelişim çağındaki çocukların 20-30 derecelik eğrilerin 1/3’ü konservatif tedaviye yanıt verir ve ilerlemez. Bu sebeple bu aralıktaki progresyon düzeyleri tespit edilene kadar takip devam edilmelidir. Tedavisiz kalmış skolyoz ciddi sakatlığa, kozmetik sorunlara, dolayısıyla da psiko-sosyal sorunlara ve bazen de kardiyopulmoner sorunlara sebep olmaktadır. Cerrahi tedavi gerektiren vakalarda skolyoz açısı 45 derecenin üzerindedir. 40 derecenin üzerindeki eğrilikler korseye veya diğer konservatif tedavilere yanıt vermez ve iskelet matüritesi geliştikten sonra da ilerlemeye devam eder” dedi.


Skolyoz cerrahisinde birçok yöntem olduğunu ve bunların hastalığın türüne, yaşına ve hastalığın bölgesine göre değişiklik gösterebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Aygün, skolyozun cerrahi tedavisiyle ilgili de şunları söyledi:
“Cerrahi erken başlangıçlı konjenital skolyozlarda ilgili segmenti ilgilendiren patolojiye yönelik uygulanır. Örneğin hemivertebranın çıkarılması ya da eğriliğe sebep olan anormal yapıların çıkarılması gibi. Konjenital bazı skolyozlarda ise deformiteyi kontrol etmek için büyüme dostu cerrahi yöntemler uygulanır. Burada hastalara periyodik olarak 6 ya da 8 ayda bir küçük ameliyatlar gerekebilir. Büyüme çağının hızlı döneminde idiyopatik skolyoz hastalarının uygun olanlarında ise halk arasında ‘ipli sistem’ olarak adlandırılan endoskopi yardımıyla ya da minimal invaziv yöntemle de body tethering ameliyatları yapılabilir. Kızlarda ve erkeklerde de olgunlaşma evresine geçen çocuklar için ise kalıcı bölgesel ameliyatlar uygulanabilir. Ameliyatlarda yerine göre navigasyon cihazı önemli avantajlar sağlayabilir. Ameliyatta omurgaya yerleştirilecek vidaların güvenle yerleştirilmesinde ve osteotomilerin planlanmasında yardımcı rol oynamaktadır. Bütün ameliyatlarda nöromonitörizasyon cihazı kullanılır. Bu cihaz, omurilik aktivitelerini sürekli kayıt altında tutar ve cerrahi nedeniyle omurilik üzerinde oluşabilecek etkileri monitörize ederek anında cerraha uyarı vermesi açısından oldukça önemlidir. Skolyoz ameliyatları oldukça riskli ve komplikasyona oldukça yatkın ameliyatlardır. Skolyoz cerrahisi bir ekip işidir. Özel eğitimli cerrah ile birlikte skolyoz ve omurga alanında tecrübeli hemşire; nöromonitör cihazından sorumlu tecrübeli teknisyen; omurga ve skolyoz cerrahisinde tecrübeli anestezi ekibi ve yanında ameliyat sonrası bakımı üstlenebilecek yetkili imkanlara ve ekibe sahip yoğun bakım ve klinik gereklidir. Skolyoz cerrahisinde aynen korse tedavisi ve fizik tedavide olduğu gibi aile, hastane ve hekim ilişkisinin yeterli düzeyde ve sıklıkta olması oldukça önemlidir.” 

 

Kaynak: İHA
Editör: Büşra Ustaol - busraustaol@ulkedenhaberler.com.tr

Yorum Yazın (Üye olmadan da yorum yazabilirsiniz)
0 Yorumlar
Bizi Takip Edin

ÇOK OKUNANLAR

GÖZDEN KAÇMASIN