TÜRK Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof.Dr. Serap Şimşek Yavuz, 2022’nin son aylarında gündeme gelen insan kuduz aşısı sıkıntısı ile ilgili, "Ülkemizde evcil hayvanlardaki kuduz probleminin çözülememesi yüzünden, Türkiye’de yılda yüzbinlerce insana temas sonrası tedbir (profilaksi) amaçlı kuduz aşısı yapılmak zorunda kalınıyor. Bu da ciddi bir kaynak israfına yol açıyor. Dünyada gelişmiş ülkelerde evcil hayvanlarda kuduz neredeyse hiç yok. Ama ne olursa olsun, aşı tedarikinde aksama olmamalı, pandemi sürecinde aşı üretimi anlamında büyük yol kat eden Türkiye’de kuduz aşısını da kendimiz üretebilir olmalıyız." dedi.
Her yıl dünya çapında 60 binden fazla insanın ölümüne neden olan kuduzda, insan vakalarının çoğunluğu köpek ısırıklarından kaynaklanıyor. Kuduz kontrolü ise büyük ölçüde köpeklerde kuduzun önlenmesiyle sağlanabiliyor. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) 2021 verilerine göre AB üyesi ülkelerde evcil hayvan kuduzuna Almanya'da sadece 1 köpekte rastlandı, onun da Türkiye’den yasa dışı yollarla götürülmüş bir hayvan olduğu belirlendi. Romanya ve Polonya’da ise yaklaşık 15 evcil hayvanda kuduz bildirimi yapıldı. Kuduz aşılarının sadece vahşi doğa hayvanlarına maruziyet sonrası yapıldığı Danimarka’da, Ulusal Aşı Enstitüsü verilerine göre, 2018 yılında sadece 350 kişiye kuduz aşısı yapıldı. Hollanda’da ise 2016-2018 yıllarını kapsayan iki yıllık verilere göre sadece 1400 kişi kuduz aşısı oldu, bunların çoğunluğu ise seyahatleri sırasında hayvan ısırığına maruz kalan gezginlerdi. Diğer AB ülkelerinden şüpheli kuduz bildirimi olmadı. Bu nedenle de Avrupa ülkelerinde bir yılda insana yapılan kuduz aşısı sayısı, yok denecek kadar az.
TÜRKİYE’DE BİR YILDA 1 MİLYON DOZ KUDUZ AŞISI
Ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 2021 yılında toplam 250 bin kişiye şüpheli temas nedeniyle kuduz aşısı yapıldı. Toplam 4 doza tamamlanması nedeniyle bir yılda yaklaşık 1 milyon doz kuduz aşısı tüketildi. 2022’nin son günlerinde başlayan kuduz aşısı tedarikindeki sorun nedeniyle, köpek ya da kedi ısırığına maruz kalan vatandaşlar, aşı bulmakta zorlanıyor. Ülkemizde, daha çok tedbir amaçlı yapılan kuduz aşısının gereksiz kullanımına yönelik Sağlık Bakanlığı tarafından yeni bir genelge yayınlandı. Buna göre, eskiden acillerde de yaptırılabilen kuduz aşısı, mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının kararıyla uygulanabilecek. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kuduz aşısı tedarikindeki en büyük problemin, evde ya da sokakta fark etmeksizin, ülkemizde halen kedi köpek gibi evcil hayvanlardaki kuduz probleminin devam etmesi olduğunu ve bu nedenle de yüzbinlerce kişiye, hayvanla temas sonrası tedbir amaçlı (profilaksi) kuduz aşısı yapmak zorunda kalındığını, bunun da büyük bir kaynak israfı olduğunu söyledi.
AVRUPA’DA KEDİ KÖPEKLER DEĞİL, VAHŞİ HAYVANLAR KUDUZ RİSKİ TAŞIYOR
Avrupa ve ABD’de kedi köpek gibi hayvanlardan kuduz bulaşının neredeyse hiç görülmediğini, ancak vahşi doğadaki hayvanlar tarafından ısırıldığında insanlara kuduz aşısı uygulandığını belirten Prof. Dr. Yavuz, "Ülkemizde kuduz aşılaması, kuduz aşı istasyonları olan belli merkezlerde yapılıyor. Acil durumlar için de acillerde bu ihtiyaç karşılanabiliyordu. Fakat 2022'nin son aylarından itibaren bir aşı sıkıntısı baş gösterdi. O nedenle de var olan aşıların biraz daha endikasyonunda kullanılması için (çünkü endikasyon dışı da yapılabiliyordu, yani sadece korkudan aşı yapıldığı durumlar da olabiliyordu) enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanları tarafından yapılsın diye bir genelge gönderildi bizlere de. Tabii bunu aslında onaylamıyoruz. Çünkü her an her yerde maruz kalınabilir, acillerde de aşının yapılabiliyor olması gerekiyor. Neyse ki bunun geçici bir dönem olduğunu biliyoruz" dedi.
"SOKAK HAYVANLARININN DÜZENLİ AŞI TAKİBİNDE OLMASI GEREKLİ"
Türkiye'de (sokakta ya da evde yaşayan kedi köpek gibi) evcil hayvanlarda halen kuduz görüldüğü için özellikle köpek ısırıklarının insana kuduz bulaşması açısından çok riskli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz, ülkemizde kedilerin kuduz açısından yüksek riskli olmadığını söyleyerek "İnsanlar tarafından evde ya da sokakta bakılan köpekler, kediler, bunların da korunması için yıllık olarak düzenli bir şekilde aşılanması gerekli. Zaman zaman bununla ilgili çalışmalar da yapılıyor. Mesela kulağına küpe takılanlar, aşılı anlamına gelebiliyor. Ama bu aşıların takipleri yıllık düzenli yapılıyor mu, soru işareti. Hayvan küpeli ise kesin aşılı diyemiyoruz bu nedenle. Belediyelerin, bunu daha detaylı açıklaması ve takip etmesi gerekiyor. Evcil hayvan kuduzunu hala bitiremediğimiz için çok fazla sayıda (insana) temas sonrası profilaksi aşılama yapılıyor. Çok büyük kaynak kaybı bu aslında. Avrupa'da, Amerika'da evcil hayvan kuduzu diye bir şey yok. Dolayısıyla bu kadar çok tedbir amaçlı aşı yapmıyorlar. Orada vahşi hayvanlarda kuduz görülüyor. Onunla teması olanlar da çok nadir. Hayvanların sahiplendirilmesi ve sokaktaki hayvanların da düzenli olarak aşılanması çok kritik öneme sahip. Kedi köpek kuduzunu halledersek, bu alandaki aşı tüketimi de ortadan kalkar. Bir de kuduz çok ölümcül bir hastalık olduğu için, güvenlik sınırını geniş tutmayı istiyor herkes. O nedenle de aşılama sayıları yükseliyor." diye konuştu.
"TEDARİK SORUNU BİR AN ÖNCE GİDERİLMELİ, KENDİ AŞIMIZI DA ÜRETEBİLMELİYİZ"
Ülkemizde fare, sincap, tavşan gibi hayvanların ısırması durumunda kuduz aşısına gerek olmadığını belirten Prof. Dr. Yavuz, "Şu andaki güncel rehberimize göre bu hayvanların ısırığından sonra kuduz aşısı önerilmiyor. Deride bir yaralanma söz konusu değilse de aşıya gerek yok. Yine, hayvanların etini, sütünü tüketerek de kuduz olma gibi bir durum söz konusu değil. Ayrıca daha önce aşılanmış olan kişilerin (6 ay ila 1 yıl) yeniden aşılanmaya ihtiyacı olmayabilir. Ancak ne olursa olsun hayvanın ısırdığı yaranın vakit kaybetmeden su ve sabunla bol bol yıkanması çok kritik. Var olan aşıları, riski yüksek grupta kullanmakta fayda var. Ama tabii ki şu andaki aşı sıkıntısının giderilmesi için aşı tedarikinin bir an önce sağlanması gerekli. Kendi aşımızı kendimiz üretirsek böyle bir şeye ihtiyaç duyulmayacak. Kovid döneminde aslında aşı için ciddi yatırımlar yapıldı. Hatta inaktif virüs Kovid aşısı da üretildi. Bunun diğer aşıları da üretebilmemiz için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Kuduz aşısında tedarik sorunu yaşamamız da aynı şeyi düşündürüyor, her ülkenin aslında kendi aşısını yapabilir olması lazım." şeklinde konuştu.
"ISIRILAN BÖLGE DE RİSKİ BELİRLEYEBİLİYOR"
Kuduz aşısı ile beraber yapılan tetanos aşısına da değinen Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle noktaladı:
"Temas sonrası profilakside toplam 4 doz aşı yapıyoruz. Kuduz mikrobu periferdeki (çevre bölgelerdeki) sinirleri kullanarak beyne ulaşıyor. Dolayısıyla yara bölgesi beyinden ne kadar uzakta ise kuduz mikrobunun beyne ulaşması o kadar zor ve zaman alıyor. Örneğin yüzde olan bir ısırık, mikrobun hızla beyne ulaşmasına neden olabilir. Buna göre riskler, gruplandırılarak gerekirse tek başına aşı, gerekirse aşıyla beraber immünoglobin uygulayarak hastalığı önleyebiliyoruz. Deri bütünlüğünün bozulduğu, özellikle çok kirli yaralarda, tetanos riski de oluşabiliyor. Çünkü tetanos çok yaygın bir mikrop. Eğer çocukluktan sonra tetanosa dair bir hatırlatma dozu yapılmamışsa, bazı ısırıklarda hastaya ek olarak tetanos da yapılıyor."