Nitelikli meslek elemanı ihtiyacını karşılamak ve tarım alanında meydana gelen gelişmeleri takip etmek amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında ‘Mesleki ve Teknik Eğitim İş Birliği Protokolü’ imzalandı. Tarım ve Orman Bakanlığı binasında düzenlenen imza törenine Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci ve Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in yanı sıra çok sayıda öğretmen ve öğrenci katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan imza töreninde konuşan Bakan Özer, mesleki eğitimde doğrudan iş gücü piyasasına ve alana insan kaynağı yetiştirdiklerini belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı olarak mesleki eğitimi güçlendirmek için yapmış olduğumuz en önemli paradigma değişikliği, iş gücü piyasasının temsilcilerini eğitim sürecinin tamamını dahil etmek oldu. 1999’daki katsayı uygulamasından sonra mesleki eğitim bu ülkede çok ciddi travmalar yaşadı. İş gücü piyasası çok büyük maliyetler ödedi ve ‘Aradığım elemanı bulamıyorum’ retoriği sıklıkla iş gücü piyasası temsilcileri tarafından dile getirildi. Yanlış eğitim politikasının bir ülkeye ne kadar büyük maliyet üretebileceğini katsayı uygulamasında gördük. Sadece iş gücü piyasası bu maliyeti ödemedi, aynı zamanda okullar arası başarı farkında ciddi bir maliyet ödendi, aynı zamanda sosyolojik olarak da farklı maliyetler ödemesine sebep oldu” diye konuştu.
“Artık mesleki eğitim üretim kapasitesiyle konuşuluyor”
Özer, mesleki eğitimin sorunlarıyla konuşulan bir eğitim türü olmaktan çıkıp ülkenin geleceğine ışık tutan, insanlara, topluma umut veren bir eğitim türüne dönüştüğünü belirterek, “Artık mesleki eğitim üretim kapasitesiyle konuşuluyor. Mesleki eğitim okullarımızdaki kapasitesi o kadar arttı ki, tüm mesleki eğitim okullarında 200 milyonluk bantlardan 2021 yılında 1 milyar 162 milyonluk üretim kapasitesiyle süreci tamamladı. Covid-19 salgınındaki süreci hatırlayın. Ülkelerin maske, dezenfektan, solunum cihazı bulamadığı bir ortamda mesleki eğitimi, üretim kapasitesine dönüştürerek, üretim portföyünü çeşitlendirerek hızlı bir şekilde maske, dezenfektan, solunum cihazı, hızlı antijen kiti, maske makinesi üretti. Artık mesleki eğitim, yurtdışına ihracat yapan bir topluluk türüne dönüştü” ifadelerini kullandı.
“Bugün itibarıyla 505 bin çırak-kalfaya ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz”
3308 sayılı Kanun’da değişikliğe giderek hem iş vereni hem de mesleki eğitime yönelecek gençleri avantajlı kılacak bir mekanizma tesis ettiklerini ifade eden Bakan Özer, “Bu kanun değişikliğinden önce mesleki eğitim merkezlerinde 159 bin çırak-kalfa varken, bugün itibarıyla 505 bin çırak-kalfaya ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu rakam çok kıymetli. Kat sayı uygulamasından önce yani mesleki eğitimle ilgili süreçlerin normal bir şekilde devam ettiği dönemde, mesleki eğitim merkezlerindeki çırak-kalfa sayısının maksimum ulaşabildiği sayı, 249 bin 777’imiş. En güzel günlerin olduğu zamanda 250 Bin çırağın olduğu bir mesleki eğitimi sisteminden bugün 505 bin çırağın olduğu bir mesleki eğitim merkezi sistemine dönüşmüş olduk” değerlendirmesini yaptı.
"Köy okullarımızı yeniden hayata geçirme, köy yaşam merkezlerini tesis etme, insanların nitelikli zaman geçirmesiyle ilgili mekanizmaları tesis etmeye yönelikte uzun zamandan beri çalışıyoruz"
Köy okullarını yeniden hayata geçirmeyi amaçlayan proje üzerinde çalıştıklarını söyleyen Özer, “Köy okullarımızı yeniden hayata geçirme, köy yaşam merkezlerini tesis etme, insanların nitelikli zaman geçirmesiyle ilgili mekanizmaları tesis etmeye yönelikte uzun zamandan beri çalışıyoruz. Onu da olgunlaştırdığımız zaman kamuoyuyla paylaşacağız. Köylerimizi bir yaşam merkezine; köy okulları, oradaki tarım ve hayvancılıkla ilgili vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu her türlü eğitimi yerinde, ayağında verecek farklı mekanizmalar üreten çok umut verici bir projeyle inşallah kamuoyuyla paylaşabilme imkanımız olacak” açıklamalarında bulundu.
“Tarım ve orman sektörü yıllardır ihmal edilebilir sektörlermiş gibi görüldü”
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci ise, katsayı meselesi sonrası Türkiye’nin yaşamış olduğu travmanın üniversite önünde yığılmaları da beraber getirdiğini belirterek, "Üniversite eğitimi ve üniversitede okumak gibi bir sonucu beraberinde getirmiş oldu. Bunun sürdürülebilir olmadığını süreç içinde hepimiz gördük. Ara elemana ihtiyaç duyan sektörler, bunun eksikliğini ve acısını ziyadesiyle hissettiler. Bizim kendi sektörümüz, tarım ve orman sektörü. Bu sektör maalesef uzun yıllar ihmal edilebilir sektörlermiş gibi görüldü. Bazı çevreler, bu sektörün ürettiklerinin ithal yoluyla da ikame edilebileceği gibi kötü bir algıya, kötü bir düşünceye sahip oldu. Önce pandemi, sonra Rusya-Ukrayna savaşı gösterdi ki teknoloji bizim karnımızı doyurmuyor. Diğer taraftan cebimizde paramız var, herhangi bir satın alma gücü olamıyor. Dolayısıyla mutlak suretle yerli ve de mümkünse milli bir üretim, bu da tarımın ta kendisi. Dolayasıyla böyle bir üretimin gerçekleştirilmesini mecbur ve zorunlu kıldık” değerlendirmesini yaptı.
“Hayat aslında kırsalda ama biz modernite adına kırsalı terk etmeyi bir marifet zannettik”
Köylerin yeniden cazibesi olan bir yaşam merkezi haline getirilmesi hususundaki bir sonraki çalışmalarını da en kısa zamanda tamamlamayı ve onu da hayata geçirmeyi sabırsızlıkla beklediklerini belirten Kirişci, “Hayat aslında kırsalda ama biz modernite adına kırsalı terk etmeyi bir marifet zannettik. Bunu zanneden ülkeler arasına bizler de dahil olduk ve kırsalı terk ederek kentlerin etrafında varoşlar oluşturduk. Sahip olduğumuz kültürümüzü, bir kısım değerlerimizi o büyük şehirlerin koşturmacası içerisinde kaybettik veya terk etmek durumunda kaldık. O nedenle bu kırsala dönüş, kırsalda yeniden yaşam bizim çok önemsediğimiz, çok üzerinde durduğumuz bir husus. Buna ilişkin çok sayıda projelerimiz var” dedi.