KARADENİZ’de tespit edilen 26 istilacı türden biri olan, Kızılırmak Deltası’ndaki sulak alanlarda ekosisteme zarar veren ve bakanlık destekli avı süren İsrail sazanının popülasyonu azaltılmaya çalışılıyor.Yıllık 3 ton dolayında avlanan ve sulak alana yayılan türle etkin mücadele için av sahasının genişletilmesi istendi.
Karadeniz’de tespit edilen istilacı türlerden olan, 56 bin hektarlık Kızılırmak Deltası’ndaki sulak alanlardaki ekosisteme zarar veren İsrail sazanı için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın destekleri ile artan popülasyonu azaltmak için başlatılan av sürüyor. Bakanlığın verdiği özel avlarla balıkçıların avladığı tür son yıllarda su seviyesinin yükseldiği deltada yeni alanlara yayıldı. Yıllık 3 ton dolayında sınırlı bölgede avlanan türün yeni yayılım gösterdiği alanlarda da avlanabilmesi için av sahasının genişletilmesi istendi.
Samsun Sınırlı Sorumlu Su Ürünleri Kooperatifi Başkanvekili Mehmet Tekür, İsrail sazanının ağlara zarar verdiğini belirterek, “Ağlarımızı 1- 1,5 sene kullanabilirken, şimdilerde 1- 1,5 ayda telef oluyor. Bakanlığımızın hibe desteği oldu. Bu hibe ile buzhane ve bin çift balık tuzağı yardımı yapıldı, 2 bin metre üzerinde ağ dağıtıldı. Yıllık ortalama 3 ton civarında İsrail sazanı yakalıyoruz. Hem ekonomiye katkı oluyor hem de göllerimizi temizliyoruz. Bu türün sazan balığına çok büyük zararı oldu. Sazanın havyar atma döneminde yumurtasını yiyip kendi yumurtasını bıraktı. Kendi yumurtası ile sazan türünün erkeğiyle çiftleştirerek bir azman tür meydana geldi. Bakanlık desteği ile yapılan mücadeleyle istilacı tür azalmaya başladı. Artık büyümesine fırsat vermemeye başladık. Ancak bu deltada avcılık yapmadığımız alanlar var. Su yükseldiğinde İsrail sazanı o bölgelere gittiğinden avlayamıyoruz. Bu alanlarda avcılık yapamadığımız için bu türü yüzde 100 bitirme şansımız yok. O alanlarda da avlanmalıyız” dedi.
‘İSTİLACI TÜRLER ÇOK TEHLİKELİ’
Yabancı türlerin zamanla istilacı olabileceğini ve bu ekosistem için tehlike saçtığını dile getiren Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Telli Karakoç da şunları söyledi:
“İstilacı ve yabancı türleri ikiye ayırıyoruz. Yabancı türler şu an için ortama bir tehlike saçmıyor, ama oranın yerli türü olmayanlara yabancı tür diyoruz. Ama istilacı pozisyona geldiği zaman sistemin her bir besin zincirinin her kademesine zarar veriyor. Bu tür bir etçi ise orada yaşayan türlerin hepsini yiyor. Eğer otçul ise balıkların besinlerini tüketiyor. Dolayısıyla getiren tür istilacı duruma geçmiş ise çok tehlikeli hale gelebiliyor. İsrail sazanı balıkçının ağını parçalıyor. Verimi düşük olan bir tür olduğunu için balıkçı bu türü satamıyor. Kendinden daha fazla ekonomik getirisi olan türleri yok ettiği için diğer türlere yaşama şansı vermiyor. Balıkçının elinde ekonomik olmayıp ağlarını parçalayan çok sayıda bir tür olarak kalıyor. Balıkçı bununla ne yapacağını bilemediğini için artık iş işten geçmiş oluyor. İyi niyetle başlayan bir iş çevresel olarak felakete neden oluyor.”
'YAPILAN ÇALIŞNMA VE ÖNLEMLER İYİDİR’
Alınan önlemlerin iyi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karakoç, “Bakanlık birtakım önlemler almaya çalışıyor ama artık yaygınlaştığı ve tüm ekosistemi ele aldığı için sadece sayıyı biraz aşağı çekmek adına bir çalışma var. Bakanlık balıkçılara ağ veriyor. Balıkçılar da bu avladıkları İsrail sazanlarını düşük bütçelerle fabrikaya veriyor. Bu türün ekonomik getirisi çok düşük sadece balık yemi olarak kullanıyor. Tabii bu yapılan çalışma ve önlemler iyidir” dedi.