Kelime oyunları değil, refleks zorlayan oyunlar Alzheimer’dan koruyor
İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof.Dr. Başar Bilgiç, Alzheimer’ı önlemek için oynanan kelime oyunlarının sanıldığı gibi çok da faydalı olmadığını, aslında refleksi zorlayan veya strateji gerektiren oyunların beyinde yeni bağlantılar kurmakta çok daha faydalı olduğunun çalışmalarla kanıtlandığını kaydetti. Doç. Dr. Bedia Samancı ise pandemi döneminde yapılan bazı araştırmalarda, Kovid nedeniyle koku bozukluğu geçirenlerde Alzheimer riskinin tetiklendiğine yönelik bulgular yer aldığını söyledi.
Bunamanın en sık rastlanan türü olan Alzheimer hastalığı, sadece hastaları değil, yakınlarını da ilgilendiren çok önemli bir halk sağlığı sorunu. Türkiye’de yaklaşık 700 bin kişi, Alzheimer hastalığı ile mücadele ediyor. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü nedeniyle “Alzheimer farkındalığı” için önemli bilgiler veren uzmanlar, hastalığın teşhis ve tedavisiyle ilgili yeni gelişmeleri de anlattı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Başar Bilgiç ve Doç. Dr. Bedia Samancı, sadece yaşlılık hastalığı olarak görülen Alzheimer’ın, 50’li yaşlarda da ortaya çıkabileceğini vurgulayarak riskli gruplarda Alzheimer’ı geciktirecek stratejileri anlattı. Prof. Dr. Bilgiç, Alzheimer’ın bir beyin hastalığı olduğunu vurgulayarak “Beyin hücrelerinin kaybıyla, beyin dokusunun azalması ile giden bir hastalık. Genellikle 65 yaş sonrası görülse de 65 yaştan önce de başlayabiliyor. Özellikle 50'li yaşlarda, 40'lı yaşlarda da hastalık başlangıcını görebiliyoruz. Bunama, yani demans ile karıştırılabiliyor. Oysa Alzheimer, demansa yol açan hastalıklardan sadece birisi. Örneğin bazen B12 eksikliği ya da guatr hastalıkları bile demansa yani bunamaya yol açabilir. Bu ikisi karıştırılmamalı” dedi.
YAKINDA KAN TESTİNDEN ALZHEİMER TEŞHİSİ KONABİLECEK
Teşhis için öncelikle hasta yakınlarının dinlendiğini ve ardından hastada bazı muayeneler yapıldığını anlatan Prof. Dr. Bilgiç, kesin teşhis için bazen ileri tetkiklerin de gerekli olabileceğini belirterek şu bilgileri verdi: “Bir beyin hastalığı olduğu için beyni görmek istiyoruz ve tercihen MR dediğimiz yöntemle beyinde erime var mı yok mu buna bakıyoruz. Eğer bunlarla da karar veremezsek, o zaman daha üst aşama tetkiklere başvuruyoruz. Bunlardan bir tanesi PET dediğimiz yöntem. Diğeri de beyin omurilik sıvısı (BOS) dediğimiz, beynimizin çevresinde yer alan sıvıdan örnek alıp, içinde bazı proteinler artmış mı azalmış mı buna bakıyoruz. Günümüzde bazı güncel gelişmeler de oldu. Artık BOS yerine, kandan da bazı maddelerin artıp azalmasına göre tanı koyabilir duruma geleceğiz. Henüz klinik kullanıma girmese de yakında kan testi ile Alzheimer tanısı koyabileceğiz.”
HER UNUTKANLIK ALZHEİMER DEĞİL
Alzheimer’da kesin tedavinin olmadığını ancak hali hazırda kullanılan bazı ilaçlarla hastalığın etkilerinin azaltılabildiğini, bu sayede hasta ve hasta yakınına daha konforlu bir hayat verilebildiğini kaydeden Prof. Dr. Bilgiç, hangi belirtilerde erken tanı şansı yakalanabileceğini ise şu şekilde anlattı: “Kullandığımız bazı ilaçlar var tedavide. Bunlar, beyinde azalan haberci moleküller adını verdiğimiz nörotransmiterleri yerine koyan, ya da regüle eden ilaçlar. Bunlarla da hastaların daha kaliteli bir süreç geliştirmesini ve bazı aşırı olan bulgularını dindirmeyi sağlıyoruz. Erken tanı, klasik bir Alzheimer hastası için unutkanlıkların başladığı, gözle görünür hale geldiği dönemdir. Fakat unutkanlık henüz günlük yaşamı etkilememiştir. Örneğin hasta bir söylediğini bir daha söyleyebiliyor, bir konuyu anlatıyor, sonrasında unutup tekrar aynı konuyu anlatabiliyor; bir soru soruyor, cevap alıyor ama cevabı unuttuğu için aynı soruyu tekrar tekrar sorabiliyor. Daha da önemlisi zaman içinde bu unutkanlık şikayeti giderek artıyor. Erken tanı ile hastalığın kuluçka süresini ilaç tedavileriyle uzatabiliyoruz.”
KELİME OYUNLARI YERİNE REFLEKS OYUNLARINI TERCİH EDİN
En çok merak edilen konulardan birisinin de sudoku, bulmaca gibi etkinliklerin Alzheimer’a iyi gelip gelmediği yönündeki soruların olduğuna değinen Prof. Dr. Bilgiç, sanıldığı gibi kelime oyunları şeklindeki bulmacaların bir süre sonra hiçbir faydasının olmadığını belirtti ve “Çalışmalar, özellikle bilgisayar ya da telefonda oynanan bazı oyunların Alzheimer’a yararı olabileceğini gösteriyor. Ancak bu oyunlardan da hızlı refleks vermek gereken oyunları seçmek gerekiyor. Birtakım ani uyaranlar çıkıyor oyunda, onlara basmak olabilir, dokunmak olabilir, kesmek olabilir, iki kere hızlıca basmak olabilir… Önemli olan hızlı refleks vermeyi sağlayan oyunlar olması. Yeni bir enstrüman çalmak ya da yeni bir dil öğrenmek de Alzheimer riskini düşürüyor. Gene akıllı telefonlardaki dil öğrenme uygulamalarını da birçok hastamıza bazen öneriyoruz. Ama kelime bulma oyunları başlangıçta koruyucu olsa da belli bir noktadan sonra artık otomatiğe, ezbere bağlar hale geldiği için çok da faydalı değil. Beyinde yeni bağlantılar kurmayı sağlayacak oyunlar olmalı. Bu da refleks ya da strateji içeren oyunlarla olur ancak” dedi.
ATİPİK FORMLAR TEŞHİS ALMAKTA ZORLANIYOR
Doç. Dr. Bedia Samancı ise Alzheimer'ın atipik formları nedeniyle bazen hastaların doktor doktor dolaştığına işaret ederek şu önemli bilgileri verdi: “Atipik formlar dediğimiz bellek dışı formları da var. Bunlar çok bilinmez ve hastalarımız doktor doktor dolaşırlar maalesef. Bunlardan bir tanesi, kelime bulma güçlüğü ile giden dil varyantı. Örneğin hastamız ‘şey’ kelimesini çok sık kullanmaya başlar. Uzun cümleleri tamamlayamaz ya da konuşmalarda hatalar yapar, kelime uydurur. Bir diğeri davranışsal varyant dediğimiz tip. Hasta içine kapanır, sosyal hayattan izole olur, eskisi kadar sosyal değildir ve ev içinde işlerini de çok iyi yürütemez ya da eskiye göre daha sinirli, saldırgan, tahammülsüz bir hal alır; davranışları değişmeye başlar. Bir diğeri de posterior varyant dediğimiz, beynin daha arka bölgesini tutan bir tip. Bunda da kişi yol bulma sorunları, gözünün önündeki objeleri arama sorunları yaşar. Üstünü giyemez, düğmelerini doğru ilikleyemez, denk getiremez. Atipik formlarda, beynin tutulan bölgeleri, yani o patolojik proteinlerin biriktiği bölgeler daha farklı yerlerde gerçekleşiyor. Hasta yakınlarının özellikle bu tip davranışsal durumlar ile inatlaşmaması gerekir, hastanın istediği şeyleri unutturmaya çalışabilirler fakat hayır dememeleri kesinlikle çok önemlidir.
Kelime bozukluğu olan hastalarda da kelimeleri bulamadıklarında dalga geçmemek ya da düzeltmemek çok önemli.”
KOVİD SONRASI KOKU BOZUKLUĞU OLANLARIN ALZHEİMER RİSKİ ARTABİLİR
Kovid’in nörolojik etkileri nedeniyle pandemi döneminde Alzheimer riskine de yönelik pek çok çalışma yapıldığını kaydeden Doç. Dr. Samancı, bazı çalışmaların Kovid’in bu tip hastalıkları tetikleyebileceği yönünde bulgular verdiğine işaret etti: “Normalde Lewy cisimcikli demans ya da Parkinson ve Alzheimer’ın erken döneminde de koku bozukluğunu görüyoruz hastalarda. Kovid hastalarında da koku bozukluğu erken dönemde görülebiliyor. Koku bozukluğu olan Kovid'lilerle olmayan Kovid hastalarının karşılaştırıldığı pek çok çalışma var zihinsel tutulum açısından. Bu çalışmalardan bir kısmının sonuçlarına göre, nörodejeneratif hastalıklar, yani Alzheimer grubu hastalıklara benzer şekilde bir beyinde bir kaskadı (süreci) tetiklediği düşünülüyor.”