Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Emre Mısır, deprem sonrası kayıpların bir sonucu ve doğal olarak yaşanan yasın uzaması ve şiddetlenmesinin travmatik yasın ortaya çıkmasına neden olabileceğini söyledi.
Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Emre Mısır ve Dr. Öğr. Üyesi Selvi Ceran, depremzedelere destek olmak amacıyla Adana’ya geldi. Mısır ve Ceran, depremzedelerin psikolojik durumlarına yönelik açıklamalarda bulundu.
Mısır, depremin, insanın ruhsal ve fiziksel bütünlüğüne tehdit oluşturan tüm unsurlar karşısında olduğu gibi aslında fizyolojik olan ve hayatta kalma başarısını arttırmaya yönelik olarak çalışan birçok fiziksel ve ruhsal tepkiye neden olduğuna dikkat çekti.
Mısır, travmatik olay geçtikten sonra uykusuzluk, sinirlilik, çabuk öfkelenme, aşırı irkilme, çarpıntı, titreme, nefes almakta zorluk yaşanabildiğini belirterek, “Aşırı korku, ne yaptığını nerede olduğunu bilememe, kafa karışıklığı, düşünememe, duygularını hissedememe, tahammülsüzlük olabilir. Hatta yaşanılanlar karşısında kişi kendini çaresiz, hiçbir şey yapamayacak durumda hissedebilir. Geleceğinin kalmadığı duygusu yaşayabilir. Deprem yaşamış kişilerde ilk haftalarda tüm bu belirtilerin görülmesi doğaldır. Ancak bu yakınmalar iki-üç hafta içinde azalmamışsa, gündelik hayatı güçleştiriyorsa, üstesinden gelmek güçleşiyorsa, bir ruh sağlığı uzmanına başvurulmalıdır” dedi.
Mısır, travma sonrası dönemde olayın ayrıntılarını ya da olay anını anımsama, akla istemsiz olarak gelen düşünceler, tetikte hissetme halinde artış gibi nedenlere bağlı olarak uyku bozuklukları da sıklıkla görülebildiğini kaydederek, “Kayıpların bir sonucu ve doğal olarak yaşanan yasın uzaması ve şiddetlenmesi ise travmatik yasın ortaya çıkmasına neden olabilir. Aynı zamanda kişinin kendisini süreğen olarak mutsuz hissetmesi, karamsarlık, umutsuzluk, geleceğinin kalmadığı duygusu, suçluluk, değersizlik ve yetersizlik duyguları, hayatın yaşamaya değer bir yanının olmadığı gibi düşüncelerin hepsinin ya da bir kısmının en az iki hafta boyunca, hemen her gün ve günün büyük kısmında görülmesi ile karakterize “major depresif bozukluk” ortaya çıkabilir. Bazen yakınlarını kaybetmenin verdiği yalnızlık, geride kalmanın hissettirdiği suçluluk, öfke gibi duygulara kendine zarar verme veya öz kıyım düşünceleri eşlik edebilir’’ dedi.
Mısır, depremden sonra ruhsal zorlanmalarla baş edebilme yöntemlerini şu şekilde anlattı:
“Deprem sonrasında korku, kaygı, bununla ilgili nefes almakta güçlük, çarpıntı, titreme, sallanma hissi, seslere karşı artmış duyarlılık gibi belirtilerin olması beklenir. Tüm kaygılar gibi depremle ilgili kaygı da bir süre sonra geriler ve bu belirtiler de kaygının azalması ile azalır. Önemli olan bu belirtiler olduğunda kendinize bu tepkilerin anormal bir duruma verilen normal tepkiler olduğunu hatırlatmanızdır. Belirtilere odaklanmadan, sorgulamadan, olduğu gibi kabul etmek ve mümkünse başka şeylere odaklanmak bir süre sonra kendiliğinden gerilemelerini sağlayacaktır. Özellikle ilk günlerde ve haftalarda uykusuzluk, gerginlik, huzursuzluk olağandır. Bu belirtileri yatıştırmak için sakinleştirici/yatıştırıcı ilaç ya da alkol kullanmayın. Uykunuz günler içinde düzelecektir. Uykusuz kalma korkunuz varsa, uyumak için kendinizi zorlamayın. Uyumak için zorlamak uykunuzun kaçmasına neden olacaktır. Diğer insanlara kaygılarınızı paylaşmak, dertleşmek ve paylaşımda bulunmanın rahatlatıcı etkisi olacaktır. Duygularınızı ifade etmek size kendinizi daha iyi hissettirecektir. Depremden sonra kapalı ortamlara girmek ya da kalabalık yerlerde bulunmak sizin için kaygı verici ise bunları yapmaktan kaçınmayın. Ancak kaygınız kalabalık ortamlarda bulunmanıza yapmanıza müsaade etmiyorsa kaygı düzeyiniz azalana dek tanıdığınız insanların size eşlik etmesini isteyebilirsiniz. Deprem ve afetle ilgili video, sosyal medya paylaşımları ve haberlere çok sık ve tekrar tekrar maruz kalmak ruhsal etkilenmenizi arttırabilir. Özellikle çocukların sosyal medya maruziyetini kısıtlayın.”
Çocukların da tıpkı yetişkinler gibi deprem sonrasında aşırı korku, çaresizlik hissedebildiklerini ifade eden Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Selvi Ceran, “Çocuklar, deprem sırasında ve sonrasında olanları hatırlamayabilirler. Farklı yaş gruplarında farklı tepkiler gözlenebilir. Bebekler daha huzursuz davranışlar sergileyebilir, her zamanki haline göre daha sık ağlayabilir ve kucakta olmak isteyebilir. Okul öncesi ve oyun çağındaki çocuklar anne babadan ayrılamama, sürekli sarılmak yakın olmak isteme, altını ıslatma, ısrarcılık ve inatçılık gibi belirtilerle oldukları yaşlardan daha küçük bir çocukmuş gibi davranabilir. Öfke nöbetleri ve uykusuzluk yaşayabilirler. Okul çağı çocukları (7-10 yaş) üzgün ve öfkeli olabilir, olayın yeniden yaşanmasından korkabilirler. Deprem anını sanki yeniden yaşıyor gibi hissedebilir (korkma, bağırma, titreme, çarpıntı), çevresinde olup bitenleri algılayamayabilir, konsantrasyon sorunu yaşayabilirler” şeklinde konuştu.
Deprem sonrasında, psikolojik yönden ebeveynlerin çocuklarına nasıl yardımcı olabileceklerini anlatan, Ceran, “Deprem gibi bütün olumsuz olaylar ve kayıplardan sonra çocuklarınızın en temel ihtiyacı kendilerinin ve sizin güvende olduğunu hissetmektir. Çocuklarınızı yanınızdan uzaklaştırmayın, beslenme ve barınma gibi gereksinimlerini doğrudan siz karşılayın. Çocuklarınıza yardımcı olabilmenizin ilk koşulu sizin elinizden geldiği kadar sakin, güven verici, tutarlı bir tutum içinde olmanızdır. Çocuğunuza güvende olduğuna dair güvence verin ve depremzedelerin ne tür destekler aldıklarını anlatın. Çocuklarınızın sizin yakınlığınıza bu tip travmalardan sonra her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu unutmayın. Bu nedenle bedensel yakınlığı, elini tutmayı, sarılmayı ihmal etmeyin. Yakınlığınızı ona yönelik aşırı koruyuculuğa dönüştürmemeye dikkat edin. Deprem sırasında ve sonrasında duyduklarını, gördüklerini ve yaşadıklarını anlatması yönünde ona destek olarak anlatmaya yüreklendirin. ”Deprem hakkında bir şey duydun mu?” ya da “bu olanlar hakkında ne hissediyorsun?” gibi sorularla konuşmayı siz başlatabilirsiniz. Çocuğunuz konuşmak istemiyorsa, resim çizmesini, hikaye okumasını ve oyun oynamasını sağlayarak çocuğunuzun duygularını anlatmalarına yardımcı olabilirsiniz. Çocuklarınızın yanında ya da çocuklarınızla dehşet verici olaylara ilişkin detayları konuşmayın. Onların medya aracılığıyla dehşet uyandıran deprem görüntülerine şahit olmasına izin vermeyin” dedi.