KÜRESEL iklim değişikliği etkisinin son yıllarda daha fazla hissedilmeye başlandığı Türkiye'de, 1 Ekim 2022- 31 Ocak 2023 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları, 1991-2020 yılları ortalamasına göre yüzde 42, geçen yıla göre ise yüzde 41 altında gerçekleşti.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, "Bu yıl son 63 yılın en kurak dönemini yaşandığını görüyoruz. 3-5 yıl içinde spor müsabakaları haricinde yüzme havuzlarının, süs havuzlarının yasaklanabileceğini ya da hanelere su kotasının koyulma zorunluluğu doğabileceğini düşünüyorum" dedi.
Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri son yıllarda Türkiye'de daha fazla hissedilmeye başlandı. Sonbahar ve kış aylarındaki yağışların azalması, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün '2022-2023 Su Yılı 4 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu'na yansıdı. Rapora göre, 1 Ekim 2022- 31 Ocak 2023 dönemini kapsayan 2023 su yılı yağışları, 1991-2020 yılları ortalamasına göre yüzde 42, geçen yıla göre ise yüzde 41'in altında gerçekleşti. Su yılı yağışları tüm bölgelerde normalin altında gerçekleşirken, yağışı en az alan bölge yüzde 52 ile İç Anadolu Bölgesi oldu. İç Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesi'nin 4 aylık kümülatif yağışları son 63 yılın en düşük seviyesine indi.
Türkiye'nin kurak süreçten geçtiğine dikkat çeken İKÇÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derya Eşen, "Önümüzdeki dönem pek iç açıcı değil. 3-5 yıl içinde spor müsabakaları haricinde yüzme havuzlarının, süs havuzlarının yasaklanabileceğini öngörüyorum ya da insanlara, hanelere bir su kotasının koyulma zorunluluğu doğabileceğini düşünüyorum. Önlemler almazsak ileride büyük bir su sıkıntısı yaşayacağız. Bu yıl sonbahar ve kışın başlangıcına kadar düşen yağmur oranlarına baktığımız zaman son 63 yılın en kurak dönemini yaşandığını görüyoruz" dedi.
'DÜNYADA 3 MİLYAR KİŞİ KURAKLIKTAN ETKİLENİYOR'
Prof. Dr. Derya Eşen, sık ve uzun süren kuraklık, yağışlardaki düzensizlik ve orman yangınlarındaki artışın, küresel iklim değişikliği sonucu olduğunu söyledi. Kuraklık konusuna değinen Prof. Dr. Eşen, dünyadaki mevcut suyun ancak yüzde 1,5'inin tatlı su olarak kullanılabildiğini belirterek, "Bu çok düşük bir oran. Kuraklıkla birlikte az olan su miktarında daha fazla düşüş meydana gelecek. Yapılan son istatistiklere göre, dünya yüz ölçümünün yaklaşık yüzde 41'inin kurak ve yarı kurak alanlardan oluştuğunu görüyoruz. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı, neredeyse 3 milyar kişi de kuraklıktan etkileniyor. Bu yüzyılın sonuna doğru kurak alanlarda yüzde 25'e varan artış olacağı, etkilenen nüfusunun yüzde 50 artacağın öngörüyoruz" diye konuştu.
MARMARA VE İÇ ANADOLU'DAKİ YAĞIŞLARDA YÜZDE 60 AZALMA
Türkiye'de kuraklığın şiddetli bir şekilde yaşanmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Eşen, "Türkiye'de kuraklığın oldukça şiddetli bir şekilde yaşanmaya başladığını görmekteyiz. 1990-2020 yılları arasında Ekim, Kasım, Aralık, Ocak dönemlerinde düşen yağmurun miktarıyla en son bu dönem düşen yağışın miktarı karşılaştırıldığı zaman yüzde 41'lik bir azalma meydana geldiğini görüyoruz. Bu oran bölgelere göre değişiklik gösteriyor. En fazla Marmara Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi'nde düşüşler olduğunu görmekteyiz. Örneğin, İç Anadolu Bölgesi ve Marmara Bölgesi'nde yüzde 55-60'a varan oranlarda bir yağış azalması söz konusu" dedi.
SU HASADI İÇİN MEVZUAT ÖNERİSİ
Suyun doğru kullanımı konusunda kolektif çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Eşen, "Burada devlet, sivil toplum örgütleri, halk ve tüm kesimler kolektif arayışa girerek, suyu en idareli ve en verimli bir şekilde kullanmak durumundayız. Bununla ilgili mevzuatın hazırlandığını biliyorum ama yurt dışına baktığımız zaman devlet su hasadı ya da yağmur hasadı yöntemi dediğimiz yöntemlerin kullanılmasını mevzuata sokmaya başladı. Büyük binalarda, fabrikalarda, organize sanayi sitelerinde, çatıya düşen yağmur suyunu toplayarak yer altı ve yer üstü yapılan sarnıçlarda biriktirmek ve kullanım suyu olarak bu suların kullanılması mevzuata girmiş durumda. Küçük, yeni yapılan binalarda da yağmur hasadı yönteminin kullanılması şart görünüyor. Bizim de bu arayışa girmemiz gerekiyor" diye konuştu.
'ÇABALARIMIZI DAHA ÜST DÜZEYE ÇIKARMAMIZ GEREK'
Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yeni binalar, yapılarda alınabilecek önlemlere değinen Prof. Dr. Eşen, "Bu binalarda çatıya düşen ve oluklar vasıtasıyla yere inip kaybolan suyu yer altı ve yer üstü sarnıçlarında toplamakla ilgili birtakım mevzuatların yapılması gerekiyor. Birey olarak bizler de su kullanımı konusunda dikkatli davranıp, nasıl daha az su kullanılabileceğimiz konusunda bir arayışa girmeliyiz. Bilinçlendirme kampanyası devlet, belediyeler ve muhtarlıklar düzeyinde yapılması gerekiyor. Ormanlar, küresel iklim değişikliklerine karşı büyük bir tampon görevi görüyor. Selleri önlüyor, suları topluyor, toprakta emilmesini daha fazla artırıyor. Dolayısıyla ağaçlandırma ve ormanları koruma açısından çabalarımızı daha üst düzeye çıkarmamız gerekiyor" dedi.