TEMA Vakfı, yakın zamanda Türkiye’de 24 ilde yaklaşık 20 bin maden ruhsatının bulunduğunu ortaya koymuştu. Bu illerdeki detaylı maden haritaları incelendiğinde, maden ruhsatlarının bütünsel bir bakış açısı olmadan ve kümülatif etkiler göz önüne alınmadan verildiği tespit edilmişti. Bu çalışmaların ardından Vakıf, doğal varlıklarımızı, gıda güvenliğimizi ve kültürel değerlerimizi tehdit eden madencilik faaliyetlerine karşı bir politika belgesi hazırlayarak madenciliğe kapalı alanların kanunlarla belirlenmesini önerdi.
TEMA Vakfı, 2019 yılından itibaren sürdürdüğü maden ruhsatlarının dağılımını gösteren harita çalışmaları sonucunda 24 ilde (Çanakkale, Balıkesir, Muğla, Tekirdağ, Kırklareli, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Bartın, Eskişehir, Karaman, Kahramanmaraş, Erzincan,Tunceli, Ordu, Tokat, Artvin, Erzurum, Bayburt, Şırnak, Siirt, Batman ve Sivas) yaklaşık 20 bin maden ruhsatının bulunduğunu ortaya koymuştu. Ruhsatların; ormanlar, korunan alanlar, tarım ve mera alanları ve kültür varlıkları ile ilişkisini inceleyen çalışmaların sonuçlarına göre illerin ortalama ruhsatlılık oranının 63 olduğu görülmüştü. Doğamızı, su ve toprak varlığımızı, gıda sağlığımızı ve gıda güvencemizi tehdit eden bu durum karşısında TEMA Vakfı, hazırladığı politika belgesini kamuoyuyla paylaştı. Belgeye göre Vakıf Birleşmiş Milletler’in farklı alt kuruluşlarının önerdiği ve diğer bazı ülkelerde de olduğu gibi madenciliğe kapalı alanların kanunlarla belirlenmesi gerektiğini ifade etti.
Statü ve nitelik gözetmeksizin her yerde madenciliğe izin veren mevzuatın, doğal varlıklarımızı, gıda güvenliğimizi ve kültürel değerlerimizi korumaya yetmediğine dikkat çeken TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; ”Madencilik çalışmalarına yönetmelikler ve ilke kararları ile kısıtlamalar getirilmeye çalışılsa da, kolayca değiştirilebilen bu düzenlemeler doğayı ve insan sağlığını güvencesiz ve korumasız bırakmaktadır. Madencilik çalışmaları, binlerce yılda oluşan üst toprağın, geliştiği ana kayadan bağlantısının koparılması, işletme sırasında kullanılan yoğun su tüketimi ve neden olduğu kimyasal kirlilik ile; bulunduğu bölgede kalıcı sağlık sorunları, sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamda olumsuz etkiler bırakmaktadır. Madencilik faaliyetlerinin neden olduğu bu tehditlerin önlenmesi ormanların, korunan alanların, verimli tarım ve mera arazilerinin, içme suyu havzalarının, yerel kültürün ve yerleşim bölgelerinin madenciliğin zararlarından korunmasıyla mümkün olacaktır. Birleşmiş Milletler Çevre Ajansı (UNEP) tarafından belirtildiği ve birçok ülke tarafından da uygulandığı gibi madenciliğe kapalı alanları kanunlarla belirleyip, belirlenen bu alanlarda arama faaliyetleri de dahil herhangi bir madencilik çalışmasına izin vermemek, doğal varlıkları, biyolojik zenginliği, yaban hayatını, tarım ve mera alanlarını, kıyıları ve içme suyu havzalarını madencilik faaliyetlerinden korumanın tek yoludur. Kanun korumazsa maden yaşatmaz” dedi.
Madenciliğe Kapalı Alanlar Politika Belgesi
TEMA Vakfı’nın hazırladığı Madenciliğe Kapalı Alanlar Politika Belgesi’ne göre; ekosistemin sürdürülebilirliği, biyolojik çeşitlilik, yaban hayatının devamlılığı, içilebilir su ile güvenli gıdaya ulaşabilmek için aşağıdaki alanlar madencilik faaliyetlerine kapatılmalıdır: