Ali Eroğlu, “Yok ettiğimiz her türle yok oluşumuzu hızlandırdığımızı, yaban hayatından taraf olmazsak sonunda bertaraf olacağımızı unutmamalıyız” dedi.
TVHB Genel Başkanı Ali Eroğlu, 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada dünyayı milyonlarca hayvan ve bitki türü ile paylaştıklarını, 2022 yılında bugün için vurgulanmak istenen konunun ‘Ekosistem restorasyonu için anahtar türlerin kurtarılması’ olarak belirlendiğini belirtti. Eroğlu, “Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi’nde 9 kategori yer almaktadır. Böylelikle küresel yok olma riski yüksek olan türler belirlenmektedir. Buna göre yok olma tehdidi altında olan türler, hassas türler, nesli tehlike altında olan türler ve kritik tehdit altında olan türler sınıflandırmaları da yapılmaktadır. Bu sınıflandırmalarda yer alan verilere göre yaban hayatında 8 bin 400’den fazla fauna ve flora türü kritik derecede tehlikededir. Yine IUCN verilerinde 40 binden fazla türün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bildirilmiştir. 30 bine yakın türün ise yok olma tehdidi altında ya da savunmasız yani hassas kategorisinde olduğu görülmektedir. Bu tahminlere dayanarak da 1 milyondan fazla türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ileri sürülmektedir” ifadelerini kullandı.
“Herkes birey olarak yaban hayatındaki türlere saygı duyması gerektiğini bilmelidir”
Türkiye’de 10 binden fazla bitki türü, 170’den fazla memeli türü, 470 kuş türü, 480 deniz balığı, 350 kelebek, 106 sürüngen ve 80 binden fazla omurgasız tür yaşadığını, bu türlerin 400 kadarının ise yok olma tehdidi altında olduğunun altını çizen Eroğlu, “Ülkemizde bu bilgiler doğrultusunda 2022 yılı Dünya Yaban Hayatı Günü’nde ekosistemin yenilenmesi için anahtar türlerin, yani artık geri dönüşümü olmaksızın yok olmaya yüz tutmuş türlerin kurtarılmasına dair çalışmalara dikkat çekilmesi oldukça elzemdir. Türler arasındaki ilişkilerin ve bağların tam olarak çözümlenemediğinin de farkında olarak mutlaka her canlının ekosistemde bir görevi, dolayısıyla varlığının önemi olduğunu kabul ederek yaban hayatındaki türlerin korunması için alınması gereken önlemler uygulamaya konulmalıdır. Ülkemizde yaban hayatı koruma faaliyetleri ilgili bakanlıklar tarafından yürütülmektedir. Ancak temelde konunun öneminin tüm kamuoyu tarafından anlaşılması gerekmektedir. Herkes birey olarak yaban hayatındaki türlere saygı duyması gerektiğini bilmelidir. Çünkü sadece mevzuat uygulayıcıları değil bireyler olarak hepimiz ekosistemimiz için sorumluluklarımızı yerine getirmeli ve tarafımızı seçmeliyiz. Doğada yaptığımız yürüyüş,piknik vb. etkinlikler sırasında ve sonrasında yaban hayatına zarar verecek eylemlerden kaçınmalıyız. Çöplerimizin özellikle yaban hayvanları için ölümcül olduğunu unutmamalıyız” dedi.
“Korunan alanların varlığı ve artırılması yönündeki çalışmaları desteklemeliyiz”
Yerleşim yerlerini planlarken birey olarak doğa manzaralı konut taleplerinin neden olduğu tahribatların sorumluluğunu almak gerektiğini, tercihlerin çevreye ve doğal yaşama saygılı yapılardan yana kullanılması gerektiğini belirten Eroğlu, “Özellikle artan insan nüfusuna istinaden yol vb. ihtiyaçları oluştururken yaban hayatını ve arazideki türleri dikkate alarak çalışmaların yapılması gerektiğini tüm ilgili kurumlara hatırlatmalıyız. Daha çok ekolojik köprü, daha çok korunan alan, daha çok milli park, daha çok yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası, daha etkili korunan sulak alanlar konusunda yasa koyuculardan taleplerimizi hep gündemde tutmalıyız. Korunan alanların varlığı ve artırılması yönündeki çalışmaları desteklemeli, kamuoyu olarak bu amaca hizmet eden çalışmaların sermaye karşısında mağdur olmaması için katkı koymalıyız. Yaban hayatındaki tüm canlıların yaşama hakkına saygı duyarak, turizm amaçlı etkinliklerden yaban hayatına zarar vererek yürütülenlere karşı tepkimizi koymanın da ekosistemi korumak adına önemli olduğunun farkında olmalıyız. Yaban hayvanlarına yönelik her türlü ticari faaliyetin uluslararası yasalar kapsamında kontrol altında tutulması için de tüm kurumların duyarlı olmasını talep etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Yaban hayatından taraf olmazsak sonunda bertaraf olacağımızı unutmamalıyız”
Eroğlu, açıklamasına şöyle devam etti:
“Yaralı bir yaban hayvanı ile karşılaştığımızda ya da yavru bir yaban hayvanına rastladığımızda onun için en doğru uygulamanın ne olduğu konusunda doğru bilgiye sahip olmalı ve ilgili kurumlardan yardım almalıyız. Tarım arazilerinde bilinçsizce kullanılan ilaçlar, sanayi ve endüstriyel atıkların uygun olarak bertaraf edilmemesi gibi duyarsız kaldığımız ve doğal yaşam alanlarının yok olmasına neden olan her faaliyet bu alanlardaki türlerin de yok olmasına neden olmaktadır. Yaban hayatı kaynaklı zoonozların da en son örneği olan Covid-19 pandemisi ile insanlığa verdiği zararları düşündüğümüzde türler arasında barışçıl ve yapıcı faaliyetlerin ve türlerin sağlıklı yaşamlarını sağlayacak sağlıklı ekosistemin kurulması hepimizin tek derdi ve önceliği olmalıdır. Veteriner hekimler olarak günümüz teknolojisi ve bilimsel çalışmalarının ışığında ve geçmiş kuşaklarımızın öğretileri doğrultusunda yaban hayatına dair tüm unsurların korunması da mesleki görevimizdir. Bu açıdan 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü’ne dair farkındalık oluşmasını önemsiyoruz. Bugünden itibaren yaban hayatı koruma faaliyetlerinde anahtarımız; ekosistemin restorasyonu ve sürdürülebilir yaşamın sağlanması için tüm türlerin varlığını doğal denge çerçevesinde sürdürülebilir kılmak olmalıdır. Yok ettiğimiz her türle yok oluşumuzu hızlandırdığımızı, yaban hayatından taraf olmazsak sonunda bertaraf olacağımızı unutmamalıyız.”