1968 yılında Sinop Gerze’de İlçe Müftüsü Ali Faik Şenocak’ın çocuğu olarak gözlerini açan ve burada geçirdiği 9 yıllık çocukluğunu 54 yıllık yaşantısında hiç unutamayan Prof. Dr. Kemal Şenocak, doğduğu topraklara duyduğu özlemi İhlas Haber Ajansı’na(İHA) anlattı. 2018’den 7 Haziran 2022 yılına kadar rektörlüğünü yaptığı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ndeki makam odasında, doğduğu ilçenin resimlerini asmasıyla dikkat çeken Şenocak, son olarak 7 Haziran 2022’de Yükseköğretim Kurulu üyeliğine seçilerek Eskişehir’de yaptığı rektörlük görevinden ayrıldı. Tırmandığı başarı basamaklarını anlatan Şenocak, gençlere tavsiyede bulunarak, “İnsan sevmediği işte başarılı olamaz, birçok meslek sevilmeden yapılmaz” diye konuştu.
“Çocukluğumun en güzel günleri orada geçti”
Prof. Dr. Kemal Şenocak, “En güzel günlerim” diye andığı çocukluk yıllarını şöyle anlattı:
“10 Kasım 1968 yılında Gerze’ de doğdum. Çocukluğumun en güzel günleri orada geçti. İlkokul 1. ve 2. sınıfı Gerze İnkılap İlkokulunda okudum. Daha sonra Bafra’ ya yerleştik, ilkokulu orada bitirdim. Gerze çocukluğum, çocukluk anılarım ve çocukluk arkadaşlarımın olduğu bir yer. Özellikle onlarla geçirdiğim o güzel yaz günlerini unutamıyorum, her akşam iskeleye inmek, çay bahçesine gitmek, unutamadığım, özlemle andığım günler arasında. O zamanlar buzdolabı yoktu, gömme dolaplar vardı. O dolaplara tırmanmaktan büyük keyif alırdım.”
“Gerze hala burnumda tüter”
Şenocak, iş hayatı gereği uzun yıllardır doğup büyüdüğü topraklara gidemediğini ancak en son gidişinde ise çocukluk geçirdiği zamanlardan çok farklı yerle karşılaştığını dile getirdi. Şenocak, “Çok uzun zamandır Gerze’ ye gidemedim, en son gittiğimde Gerze’nin çok değiştiğini gördüm. Benim zamanımda bir park vardı, orada top oynardık. Bizim evimiz hala duruyor, 3 katlı bir Rum evi. Eski ahşap bir evdi, arkasında incir ve dut ağacı olan bir bahçe vardı. Evin salonu o zamanlar bana çok büyük gelirdi. Tam merkezdeydik, evimizin karşısında eczane, çeşme vardı, tabi orası büyüdüğüm evdi, doğduğum ev işçi evleriydi, daha deniz tarafına yakın, orayı hatırlamıyorum. Babamın müftülük yaptığı yer merkezdeydi, orayı hatırlıyorum, yanında da sinema vardı. Gerze’ ye en son 6-7 yıl evvel gittim, Gerze hala burnumda tüter, ilerde Gerze ile ilgili planlarım var, oradan bir ev almak istiyorum” şeklinde konuştu.
Ülkedeki gençlerin hayatının geri kalan yıllarını belirleyecek üniversite sınavı için konuşan Prof. Dr. Şenocak, “Bana göre koyulan hedeflere ulaşabileceğiniz adımlardan olan üniversite imtihanı son bir veya iki sene çalışarak kazanılacak bir süreç değil. Bu süreç çok daha evvelinden, ortaokuldan başlayan bir süreç. Bilgi birikimi isteyen bir başarı öyküsü, bu bilgi birikimi de daima düzenli olarak çalışarak sağlanır. Bahsettiğim yalnız ders kitaplarına değil, ders kitapları dışında da kaynak kitapları, makaleleri, metinleri okuyarak başarılı olunabileceğini iddia ediyorum” dedi.
Gençlere tavsiyesi: “Çalışmaktan korkmasınlar”
Sınava hazırlanacak gençlerin öncelikle ne istediklerini seçmeleri ve hedef belirlemeleri gerektiğini vurgulayan Şenocak, gençlere tavsiyede bulunarak daima çalışmalarını söyledi. Şenocak şöyle devam etti:
“Bizlerin zamanında dershane yoktu, ben hocalarımın tavsiye ettiği ekstra kaynakları, romanları, kaynak metinleri kütüphaneye gider okurdum. Başarı, uzun soluklu ve disiplinli bir çalışmayla gelir. Gençlerimizin öncelikle bir hedef belirlemesi lazım, ne istediklerine karar vermeleri lazım. O hedefe ulaşmak için neler yapılması gerekiyor, hangi kaynakları okumaları ve çalışmaları gerektiğini de öğrensinler, düzenli ve sıkı bir çalışma ile başarılı olunabileceğine inanıyorum. Sadece lise ve ortaokul değil, üniversite hayatında da böyle olmalı. Gençlerimiz çalışmaktan korkmasınlar, daima çalışsınlar. İnsan sevmediği işte başarılı olamaz, birçok meslek sevilmeden yapılmaz, yapamazsınız. Bazı veliler çocuklarını kendi istedikleri bölümlere gitmeleri için zorluyorlar, yönlendiriyorlar fakat öğrenci o mesleği, bölümü sevmiyor, istemiyor. İnsanları sevdikleri bir alana yönlendirirseniz o doğrultuda daha istekli ve verimli çalışır.”
Türkiye’de üniversite sayısının fazla olmasını "Devlet politikası açısından önemli" diye yorumlayan Prof. Dr. Şenocak, “Üniversite yalnızca bir bina değil; içinin bilimle donatılı olması lazım, bilim olmazsa üniversite olmaz. Devlet en güzel şekilde binasını yapıyor, burada en büyük sorumluluk öğretim üyelerimize düşüyor. Öğretim üyeleri kendilerini iyi yetiştirmediği sürece o üniversitelerde eğitim verimli olmuyor. İlim adamı olarak seçilecek kişiler için yöneticilere çok büyük sorumluluk düşüyor. Öğretmen sadece ders anlatıp çıkan kişi olmaz. Kişi bu mesleği sadece geçimini sağlamak için seçmemeli” ifadelerini kullandı.